kapat

01.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Baba'dan barış reçetesi
Demirel Balkanlar'da kalıcı barış için "Osmanlı'nın o gün yaptığını bugün başka şekilde yapmak gerek. Bunları AB'ye alırsanız kalıcı barış gelir' dedi

CUMHURBAŞKANI Süleyman Demirel, Saraybosna'da yapılan Balkan İstikrar Paktı zirvesi dönüşü uçakta gazetecilere çeşitli konularda görüşlerini açıkladı. Demirel Saraybosna zirvesinde yaptığı ikili görüşmelerle ilgili bilgi verdikten sonra hükümetten eğitim sistemine kadar çok geniş bir perspektifte görüşlerini sıraladı. İşte Demirel'le dönüş yolunda yaptığımız söyleşiden satır başları:

Osmanlı modeli
BALKANLAR: 4 yıl önce Avrupalılar bir araştırma yapıyordu. Bana geldiler, dediler ki "Balkanlar'daki barış nasıl olacak?". Balkanlar'da barış olmazsa Avrupa'da barış olmaz. Sizi rahatsız eder. Osmanlı barışı nasıl sağlamış: Hudut yok. Menfaat kavgası yok. Tehdit yok. Böyle sağlamış. Bunu bugün nasıl sağlayacaksınız? Raymond Barre 4-5 yıl önce bana şunu söyledi: "Balkanlar'da barışın sağlanmasının tek yolu var: Osmanlı Devleti ile Avusturya-Macaristan Devleti yeniden buralara gelse her şey düzelir."

Bunu yapmanın yolu şu: Bunları AB'ye alırsanız, hudut kalkar, menfaat kavgası kalkar, tehdit kalkar, Balkanlar'da barış olur. Osmanlı'nın o gün yaptığını, siz bugün başka şekilde yapacaksınız. Stabilite Paktı işlerse, varacağı yer orasıdır, oraya götürmeleri lazım.

IMF bizden memnun
IMF: Saraybosna'da IMF Başkanı Michel Camdessus ile Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn ile konuştum. Onlar benimle konuşmak istedi. Her ikisinde de Türkiye'ye karşı müspet fikirler var. Seçim sonrasında 3 partinin yanyana gelerek hükümet kurması ve Meclis'in bir takım kanunları çıkartabilmesi IMF Başkanı'nın dikkatini çok çekmiş. Memnuniyetini ifade etti. Ben ona "Bizim bazı problemlerimiz var. Bu problemler Türkiye'nin güçsüzlüğünden gelen problemler değil" dedim. Kendi yanlışlarımızdan gelen problemler de var, dış konjonktürden gelenler de. Biri Rusya'daki gelişmeler. Rusya alım kabiliyetini yitirince sıkıntıya düştük. O dedi ki "Biz Rusya'yı ayağa kaldırmaya çalışıyoruz". "Kaldırın da biz de yararlanalım" dedim. Diğer sıkıntı da Uzak Doğu'dan gelen damping hadisesi. Kendi sıkıntımız ise faiz sarmalıdır. Türkiye'nin iç borcu ödeyemeyeceği kadar değildir. GSMH'ye nisbetle yüksek değildir. Ama ödeme süreleri kısa olduğu için sıkıntıya girdik.

10 yıla ihtiyaç var
EĞİTİM: Eğitimde tek başına binalar önemli değil. Neyi öğreteceksiniz gençlere, bunların eline hangi anahtarı vereceksiniz? Hangi kapıyı açmak üzere vereceksiniz? Yeni açılan üniversiteler daha işin çok başında. Son 25 senede açılan üniversiteler oturdu. Kendi hocalarını yetiştirdi. Şimdi Türkiye 2000'li yıllara girerken elindeki en iyi proje üniversite projesidir. Vakıf üniversiteleriyle beraber 72 üniversite var. Bu sene üniversiteler 200 bin öğrenci mezun verdi. Bu Türkiye'nin gücüdür. 1930'lu yıllarda, yılda 200 kişi üniversiteden mezun oluyordu. 200'den 200 bine gelmişsiniz. Bu kadar adamı okuttun, ne yapacaksın? Ne mi yapacaksın, adam hayatını kazansın. Üniversite, hayatını kazanacak anahtarı verebilmeli. Madem diploma aldım devlet bana iş versin! Kardeşim, dünyaya her gelene devlet iş garantisi veremez.

Son 20- 30 senede yetişen işadamı kadromuz Türkiye sanayileşmesini götürecek. Son 20-30 senede yetişen bilimadamlarımız üniversiteleri götürecek. Türkiye'nin 10 seneye ihtiyacı var. Katlanacaktır.

Türkçe'yi biçtik
TÜRKÇE: Fransızlar bir rapor hazırladı, kendileri için. Raporun özetini istemiştim, gönderdiler. 16 yaşındaki bir Fransız Fransızcayı iyi bilmelidir diyor. Okulların görevi birinci görevi bunu sağlamaktır. Türkçe dünyanın en zarif, en zengin lisanlarından biri. Yeni diyalektler de kazandı Türkçe. Kendiliğinden zenginleşecek. Biz Türkçe'yi Osmanlıca'dan kurtaracağız diye çok biçtik. Osmanlıca'dan koparıp attığımız kelimelerin yerine de çok kere tutan yeni kelimeler koyamadık. Onun yerine Fransızca, İngilizce kelimeler koyduk. Bizim eğitim sistemimizdeki en önemli olaylardan biri iyi Türkçe ve iyi tarih okutmaktır. Tarih okutmak vekaiden ibaret değildir, yorumdur. Hadiseleri ezberletmek değildir. Bizde kültür, sanat, edebiyat eksik.

10 milyar dolar
TURİZM: Türkiye turizden 8-10 milyar dolar kazanmaktadır. Kazanmaya devam etmelidir. Türkiye yılda 50 milyar dolar döviz kazanır. Bunu kazanmaya devam etmeliyiz. Sıkıntıyı aşmak için turizmde cazip şeyler yaratmalıyız.

Kapadokya harika bir yer. Aspendos ve Side'deki antik tiyatro Türkiye'nin dünyaya takdim ettiği fevkalade önemli yerler. Efes, Truva da öyle. Avrupa'da kendi kaynağını hala Truva'da arayanlar var. Avrupa müzelerinde eserler var. Truva'ya ait eserleri vermeye hazır Avrupalılar. Ama koyacak bir müze yok. Oraya bir müze yapmak lazım. Örneğin Maldiv Adaları'nın Cumhurbaşkanı güneş tutulmasına gelmek istedi. Ben de "Gelsin buyursun" dedim. O bölgede terör var diye gelmezlerse valla kendileri bilirler. Bir daha güneşin tutulmasını göremezler. Bir arkdaşımız vardı. İstanbul'da bir şapka alıyor kendisine. Kocaman bir kafası var. 67 numara şapka iyi mi! Girmiş şapkacıya. Ara tara bir şapka bulmuşlar. Bu şapkayı beğenmemiş. Şapkacı kızmış: "Sen bu kafaya şapka bulamazsın" demiş. O da ona demiş ki "Sen de böyle bir kafa bulamazsın". Gelmezsen gelme, bir daha bu güneşin tutulmasını göremezsin. Bu da Allah'ın yardımı.

Muhteşem kutlama
OSMANLI: Resmi kutlamalar 15 Eylül'de başlıyor. 70 ülkeye mektup yazdım. Cumhurbaşkanı seviyesinde. 14'ünde gelmiş olacaklar. 15 Eylül sabahı Topkapı'ya götüreceğiz. Topkapı'nın çok özel yerlerini göstereceğiz. Osmanlı Hazine'sini göstereceğiz. Orada insan kafası gibi bir zümrüt var. Mukaddes Emanetler'i göstereceğiz. Sonra yemek vereceğiz. Öğle yemeği. Türk-İslam Eserleri Müzesi'ni göstereceğiz. Ve Sultanahmet'i... Akşam Dolmabahçe. Mavi Salon'da yemek yiyeceğiz. Müthiş bir müzik ziyafeti vereceğiz. Mevlevi, Türk Sanat Müziği, halk müzüiği, pop müziği. Tasarlanan programın her parçası çok güzel. Bunun bir parçasını gören uzun zaman unutamaz. Kutlama asıl 26 Ağustos'ta Malazgirt'te başlayacak. Büyük bir tören yapacağız. Oradan 12 Eylül'de Söğüt'e geleceğiz. 17-18-19 Kasım'da da AGİT toplantısı yapılacak.

Zorluklar aşılabilir
HÜKÜMET: Bugün bir sorun yok. Uyum içinde gidiyorlar. Çok önemli bir şey. Zorlukları var tabii ama aşılacak. Biraz kredi tanımak lazım. Birikmiş çok sorun var. Güncel sorunlar var. Güncel sorunların yanında tabii yapısal sorunlar var. Aslında güncel sorunların önemli bir kısmı yapısal sorunlara bağlı. Ama yapısal sorunları halledeyim de, sonra güncel sorunlar da onunla beraber hallolur demek mümkün değil. Çünkü güncel sorunların bir kısmının beklemeye tahammülü yok. Hükümetlerin zorluğu oradadır.

Ecevit iyi götürüyor
ECEVİT VE BAHÇELİ: Sayın Ecevit o işi gayet iyi götürüyor. Ortaklarıyla gayet iyi istişare ediyor. Sayın Bahçeli için birşey söylemek, çok erken olur. Ancak kendi görevini yaparken eleştirilecek bir tarafı olduğunu sanmıyorum. Düşüne taşına götürüyor. Gayet dikkatli ve sabırlı görünüyor. Çok önemli şeyler. Benim değerlendirmem siyasi değil tabii, karşıdan bakınca öyle görüyorum. Dengeli götürüyor.

Meclis'i de iyi görüyorum. Meclis gündeminde çok önemli konular var. Bunların yasalaştırılması, Meclis gündeminin hafiletilmesi, hem ülke sorunlarını hafifletir hem de Meclis'e prestij kazandırır. Ve rejimin buna ihtiyacı vardır.

"Apo'nun infazı hassas bir konu"
CUMHURBAŞKANI Süleyman Demirel, Abdullah Öcalan'a verilen idam cezasının infazının Türkiye'nin son dönemlerde karşılaştığı en hassas konu olduğunu söyledi. İnfaz kararının Meclis'e bırakıldığı mevcut sistemi eleştiren Demirel, "Yargı prosedürü henüz tamamlanmadı ve konu henüz muallaktadır. İnfaz siyasi bir karardır" dedi. Cumhurbaşkanı gazetecilerin infazla ilgili sorularına şu yanıtları verdi:

Efendim Öcalan'ın idam edilip, edilmemesi gerektiği kamuoyunda yoğun olarak tartışılıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

DEMİREL: Bu konu prematür'dür. Henüz hukuki prosedür tamamlanmamış ki! Tamamlandıktan sonra ne olacak, görünen köy kılavuz istemez denilemez. Hukuki prosedürün tamamlanması lazım. Zaten tartışılan hukuk değil. Tartışılan ceza da değil. Bunun infaz edelip edilmemesi. Niçin Türkiye mevzuatı, meseleyi Meclis'e bırakmıştır? Mesele salt hukuk meselesiyse, o zaman Yargıtay bunu tasdik ettiği zaman, yani merciilerinden geçtiği zaman mesele bitmiştir. Ondan sonra ayrı bir şey aramaya gerek olmaz. İnfaz kısmı siyasi bir olaydır.Tabii çok hassas bir konu. Türkiye uzun zamandır bu kadar hassas bir konuyla karşılaşmadı. Bir takım tartışmalar gayet tabii ki basında oldu, açık oturumlarda, şurada burada oldu. Bunların hiçbirisi bir netice değildir. Açık, hür bir memleket. Herşey konuşulduğu gibi bu mesele de konuşulmuştur. Vakti saati gelince nasıl bir ortam tesis edecek, ne yapılması gerekecek muallaktadır. Ama herşeyden önce hukuki prosededürün tamamlanması lazımdır.

En son sizin önünüze gelecek efendim...
DEMİREL: Benim önüme birşey için gelir. "Bir defa daha görüşün" için gelir. Ben kanunları reddetme hakkına sahip değilim. "Bir defa daha görüşün", benim yapacağım odur. Görüşür, aynı şeyde ısrar ederlerse, ondan sonra benim yapacağım birşey yoktur. Bu meselenin tartışılmış olması Türkiye'de bir heyecan yaratmıştır. 5 bin şehit var. Bu şehitler Türkiye'nin her tarafından. Muayyen yerlerden değil. Edirne'den de var, Hakkari'den de var. 5 bin de masum, sivil insan var. Yani, bunların hissiyatı hangi mülahazayla, hangi değer ölçüsüyle değerlendirilebilecek, zorluk buradadır. Yargı işini tamamlasın. Türkiye'de yargıya intikal etmiş konular genelde tartışılmıyor. Bizim yaptığımız aslında tartışma değil zaten. Yani biz yargının ne yapacağına etki yapacak bir mülahazada bulunmuyoruz. Yargı şöyle yapmalıdır demiyoruz, böyle yapmalıdır da demiyoruz. Yargı işini tamamladıktan sonraki kısım siyasidir diyoruz. Bu kısımda nasıl hareket edileceği zaman meselesidir.

Memnuniyet veren 3 olay
DONANMA'YA 15 GEMİ

22 Temmuz'da Gölcük'e gittik. 15 parça gemi Donanma'ya teslim edildi. Bu gemilerden bir kısmı bizim tezgahlarda yapılmış. Bir kısmı dışarıdan satın alınmış, ama 15 parça gemi, eşittir orta büyüklükteki bir devletin donanması. İşte Türkiye'nin gücü.

İÜ'DE MEZUNİYET TÖRENİ
İstanbul Üniversitesi bu sene mezuniyet töreni yaptı. Türkiye'de üniversitelerin 200 bin mezunu var bu sene. İÜ'den 8 bin 500 kişi mezun oldu. 8 bin 500 kişiyi bir meydanda düşünün. Hepsi genç insanlar. 8 bin 500 tane kepin havaya atıldığını düşünün. Muhteşem birşey. Onu yaptılar. Çekmece Gölü'nün kenarındaki bir yerde kampusları var. Seyretmeye doyulmayacak birşeydi. 8 bin 500 kişinin yüzde 40'ı kız, yüzde 60'ı erkek. Üniversite birincisi doktor bir kız. Kıza diplomasını verirken çekilmiş bir resim buldurttum. İmzaladım, Çankaya'nın bir çerçevesi var, çerçevelettim, gönderdim. Hande Deriner diye bir kız. Bu çok sevinilecek bir şey değil mi? İşte bu Türkiye'nin varlığı, Türkiye'nin serveti.

OLAYSIZ İŞÇİ EYLEMİ
Geçen Cuma günü İstanbul'daydım. Harp Akademileri'nde tören vardı. Geç oldu. Ankara'ya sabah döndüm. Cumartesi günü işçilerin toplantısı vardı. Akşamdan sordurdum, herhangi bir sorun olur mu, olmaz mı gibi. "Emniyet tedbirlerini aldık, sorun olmayacak" dediler. Ben daha öncesinden bu toplantıyı yapanlara randevu vermiştim. Toplantı sorunsuz yapıldı ve bitti. Sonra geldiler, "400 bin kişi vardı" dediler. Daha az, daha çok tartışması önemli değil de, resmi makamlar bana 100 bin kişi bilgisini verdi. 100 bin kişi de çok. Resmi makamlar bana, onlar gelmeden önce "Hiçbir cam kırılmadan toplantı yapıldı, dağıldı" bilgisini verdi. Yalnız toplantı izin verilen yerde yapılmadı da, yanlış yerde yapıldı. Geldiler; dedim ki, "Sizi tebrik ederim. 100 bin kişiyi toplamak önemli bir hadise. Dağılma da önemli bir hadise. Demokratik tepkinizi ortaya koydunuz. Ve şu yollarla meşru zeminde hak aramaya devam etmenize, tepkini koymanıza kimsenin bir diyeceği yoktur." İşte benim istediğim budur.

İste size 3 şeyi saydım. Ülkenin yarınlarına gönderilmiş 8 bin 500 genç, donanmasına 15 gemi ve bir cam dahi kırılmadan toplanıp dağılan 100 bin kişi. Bunlar beni mutlu etti. Bir de tabii İskenderiye ve Saraybosna sokaklarında, Türk Bayrağı'nı taşıyan otomobili, Türkiye Cumhurbaşkanı'nı gönülden alkışlaması gurur verici bir olaydır.


Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.