kapat

15.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ ŞEN(alisen@sabah.com.tr )


El ele, geleceğe

Fadıl Hoca, mutlu bir gelecek için tek şartı şöyle ortaya koyuyor: Arnavutlar, Türkler'le eşit şart ve haklarla yaşamayı kabul etmeli. Yoksa...

Arnavut iş yerlerinde ise, Osmanlı'yı defalarca arkadan hançerleyen İskender Bey'in resimleri asılı. Bu, Türkler'i şimdiden tedirgin ediyor

KRALLIK rejiminin bittiği İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, komünistler Yugoslavya'ya geldi. İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, Yugoslavya'da krallığın gidip yerine yeni bir rejimin gelmesine, Avrupa ve batı zaten karar vermişti.

Hırvat lider Tito'nun başını çektiği partizanlar, ülkede bulunan Alman İşgal Kuvvetleri'ne karşı büyük bir mücadele verdiler. Yugoslavya güneyde İtalyanlar tarafından işgal edilmişti. Partizanlar, hem müttefik kuvvetler, hem de Stalin'in Sovyetler Birliği'nden büyük destek görüyorlardı.

1945 yılında biten savaş, Yugoslavya'ya komünist rejimi getirmişti. Ülke, Slovenya, Sırbistan, Makedonya, Karadağ, Hırvatistan ve Bosna-Hersek olmak üzere altı cumhuriyet ile Kosova ve Vojvodina olmak üzere Sırbistan'a bağlı iki de özerk bölgeden teşkil oldu.

Tito'nun modeli
Tito, Stalin ile yollarını 1948 yılında ayırdı.

Batı paktları içine de girmedi. Nehru'nun Hindistan'ı ve Nasır'ın Mısır'ı gibi bir üçüncü dünya bölgesi kurdu.

Yugoslavya, Ortodoks, Katolik, Müslüman ve Yahudiler'in yaşadığı, değişik milliyetlerin birçok lisanı konuşutuğu bir toplumdu.

Tito, dünyada daha evvel görülmemiş bir modeli hayata geçirmek için, bütün bu değişik milliyetten insanların eşit haklarla yaşadığı ortak bir "Yugoslavya fikrini" ortaya attı. Ve bu model tuttu. Tito, dünyanın tanınmış lideri oldu.

Hem batıdan büyük rağbet gördü, hem de üçüncü dünya diye tabir edilen tarafsız ülkelerin saygısını kazandı.

Savaş bittikten sonra Kosovalı Arnavutlar'ı da yanına çekmeyi şart gören Tito, ilk olarak Kosovalı Fadıl Hoca'yı kendi ekibi içine aldı.

Fadıl Hoca, Tito'nun en yakınındaki 9 cumhurbaşkanlığı divanı üyesinden biriydi. Bu divana iki yıl üstüste seçildi ve sekiz yıl bu görevde bulundu. Tito'nun ölümünden hemen sonra, dönüşümlü cumhurbaşkanlığı görevini de bir yıl sürdürdü.

Çocukluğundan beri tanıdığım Fadıl Hoca'yı, bugün Amerikalılar'ın Başbakan adayı olan Veton'un babası Recai Suroi'yla 1975 yılında İstanbul'da misafir etmiştim.

Kosovalı endişeli
Uzun yıllara dayanan dostluklarım var.

Priştine'de de, dört büyük Kosovalı ile beraber olduk; Fadıl Hoca, 45 yıl ondan hiç ayrılmayan, Kosova Komünist Partisi Genel Sekreterliği ve Yugoslavya Federal Meclisi Başkanlığı Yapan Cavit Nimani, Kosova Genç Komünistler Başkanlığı ile Genel Sekreterliği görevlerinde bulunan Mahmut Bakali ve Ankara'da dört yıl Yugoslavya Büyükelçiliği yapan, daha sonra da Yugoslavya Anayasa Mahkemesi üyesi olan Ramadan Vraniç ile Kosova gerçeklerini konuştuk.

Fadıl Hoca, 1982 yılında emekli olduktan sonra dünya basınına, televizyonlarına pek konuşmadı. Ama bu dört büyük Kosovalı'nın, bugün için endişeleri var.

Nasıl parçalandılar?
Benim suallerime, Fadıl Hoca ve bu dört büyük Kosovalı'nın verdikleri cevaplar özetle şunlar:

"Tito ve müzadere arkadaşlarımızla Yugoslav fikrini ortaya attık, geliştirdik ve yerine oturttuk. Bu sistemde, milliyetleri ve dinleri ayrı olan insanlar eşit haklara sahip vatandaşlar olarak yaşayacaklardı. Bu nedenle her etnik grubun kendi ana lisanıyla eğitilmesi sistemini getirdik. Gazeteleri, radyoları ve daha sonra da televizyonları kendi ana lisanlarıyla okuyup izleyebiliyorlardı. Bu sistemde, kitlelerin birbirine hükmetmesi yoktu. Cumhuriyetlerde yatırımlar eşit şekilde yapıldı, ancak Kosova yatırımlarda hep geride kaldı. 1945 yılında, Sırplar ile Arnavutlar arasında bir katliam yaşanacaktı. O katliama biz mani olduk ve Kosova'yı Yugoslavya içinde tuttuk.

1974 yılında çıkardığımız yeni anayasa ile Yugoslavya'da yaşayan her milliyetten insanlar kanunlar önünde tam eşitliğe sahip oldu. Ama Sırbistan Bilimler ve Sanat Akademisi, bütün bu sistemin çökmesine yol açan 'Büyük Sırbistan' görüşünü ortaya attı.

"Atatürk idolümüzdü"
Bu akademinin yaptığı çalışmanın temelinde, özellikle Kosova'da etnik temizliği şart koşan maddeler vardı. Akademinin görüşüne katılan Miloseviç ve aşırı Sırp milliyetçiler, Yugoslavya'nın bölünmesine, parçalanmasına ve tarihe karışmasına sebep oldular. Atatürk, savaş yıllarımızda bizim için bir idoldü. Herkesin eşit olması için savaştık, ancak milliyetçi Sırp anlayışı bu büyük örnek modeli tarihe karıştırdı. Artık Sırplar'la Arnavutlar beraber yaşayamaz. Kosova devleti olacaktır. Kosova Arnavutluk ile birleşemez, çünkü bu durumda Balkanlar'da dengeler bozulur. Kosova'daki Arnavutlar burada yaşayan Türkler ile eşit şartlar ve haklarla yaşamazlar ise, Kosova'nın geleceği karanlıktır. Sırbistan Bilimler ve Sanatlar Akademisi'nin yaptığı korkunç hatayı, yani etnik temizliği Arnavut bilimadamları da benimser, Türkler'i dışlar ise, Kosova'nın hiçbir geleceği olmayacaktır."

Hain 'Skender Bey'

İşte bu dört büyük Kosovalı'nın anlattıkları bunlar.

Umut ediyorum ki, genç Arnavutlar bu tecrübeli büyük Kosovalılar'ı dinler, bu kez etnik temizliğe Türkler'den başlamazlar.

Tiran Meydanı'nda bugün bir tek heykel var.

Stalin, Lenin ve Mao'nun heykelleri artık Tiran'da yok. Tek heykel, Arnavutlar'ın milli kahraman gördükleri "Skender Beg".

İskender Bey olarak bilinen Arnavut Bey'i, aslen bir Yunanlı idi. Yuvan Kastriyota'nın oğlu olan İskender Bey, ki asıl adı Yorgi idi, Osmanlı Sarayı'nda yetişti. 1437 yılında sancak beyliğine getirilip Osmanlı Ordusu'nun savaşlarına katıldıktan sonra, 1443 yılında yeniden Hıristiyanlığa dönerek kendisini Arnavutluk Beyi ilan etti.

Ardından da kendisini yetiştiren Osmanlılar'a karşı savaş açtı.

Üstüne gönderilen Osmanlı kuvvetlerini 1445 yılında yendi, ancak koruyucusu Napoli Kralı ölünce Osmanlılar'la barış yapmak zorunda kaldı. Bir süre sonra Osmanlılar'a karşı harekete geçti, ama Fatih Sultan Mehmet 1462 yılında Arnavutluk seferine çıkınca, korkudan yeniden anlaşma masasına oturdu.

Kardeşlik şart
1465 yılında da yine rahat durmayıp Osmanlılar'a karşı Venedik-Macaristan ittifakına katıldı. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet ikinci Arnavutluk Seferi'ne çıkınca, Kruje Kalesi'ne sığındı ve kaleyi kuşatan Balaban Paşa'yı bir baskınla yendi. Ancak üçüncü bir sefer düzenleyen Fatih'in bu kez hıyanetini affetmeyeceğini duydu ve 1467 yılında Laç'a sığınıp orada da öldü.

Bugün Arnavutlar'ın İskender Bey'in fotoğraflarını yine iş yerlerine asmaya başladıklarını gördüm.

Bu, Kosova'da yaşayan Türler'i şimdiden tedirgin etmeye başlamıştır.

Fadıl Hoca ve onun gibi düşünen, mantıklı Arnavutlar'ın, Türkler ile beraber ve kardeşçe yaşamanın şart olduğunu bilmeleri gerekmektedir.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır