kapat

15.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CIA'nin eli Kıbrıs'ta
İngiliz gazeteciler Kıbrıs ile ilgili her önemli aşamada CIA ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın parmak izlerine rastladıklarını belirttiler.

LONDRA - Stratejik önemi nedeniyle tüm dünyanın ilgisini çeken Kıbrıs, Türk askerinin toprağına ayak basışının 25. yıldönümünde yine dikkatleri üzerine çekiyor. The Times'ın eğitim eki direktörü Brendan O'Malley ve Manchester Evening News gazetesinin Politika Editörü Ian Craig, İngiliz ve ABD devlet arşivlerinde yaptıkları titiz bir çalışma ve yüzlerce röportaj sonunda "Kıbrıs Komplosu" adlı bir kitap yazarak çeşitli iddialar ortaya attılar. Kitabın kapağında, Kissinger ve Makarios'un fotoğraflarının yanı sıra "ABD, casusluk ve Türkiye'nin Kıbrıs'ı işgali" ibaresi yer alıyor.

Kitapta, CIA'nin, Türk askerinin Kıbrıs'a çıkmasından çok önce bunun hazırlıklarından haberdar olduğu, ancak adanın bölünmesini istediği için, buna engel olmadığı iddia edildi. Bunun ilk ipuçlarının, 1974'te İngiltere'de Dışişleri Bakanı olarak görev yapan James Callaghan'ın Avam kamarasının bir üyesine söylediği "Bu, benim mesleki kariyerimin en dehşet verici anıydı. Neredeyse Türkiye ile savaşa giriyorduk, ama Amerikalılar bizi durdurdu" sözünde yattığı öne sürüldü.

Makarios'u kaldırmak
Konuyu araştırmaya başladıkça, "yap-boz"un parçalarını birleştirmenin daha da zorlaştığını'' belirten İngiliz yazarlar, "Kıbrıs ile ilgili her önemli aşamada, ABD gizli servisi CIA ve Dışişleri Bakanlığı'nın parmak izlerine rastladıklarını" bildirdiler. 27 bölümden oluşan ve Kıbrıs'ın tarihinden başlayarak adadaki anlaşmazlıkların hangi eller tarafından ve nasıl imar edildiğinin anlatıldığı kitapta, "asıl büyük anlaşmazlığın Makarios ile ortaya çıktığı, zira komünizm korkusu yaşayan Batı'nın bu din adamının adadaki varlığından büyük bir rahatsızlık duyduğu" belirtildi. ABD yönetimi, bir suikast sonucu ortadan kaldırtamadığı Makarios'u siyasi olarak bertaraf etti ve doğrudan Türk ve Yunan yönetimleriyle, yapılacak anlaşma konusunda ilişki kurdu. Kitaba göre, Türk tarafını dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun, Yunan tarafını da Dışişleri Bakanı Evangelos Averoff'un temsil ettiği temaslarda, taraflar, ABD'nin NATO'nun ağırlığını hissettiren planına adım adım yaklaştırılıyordu.

ABD'nin gizli planı
Kitaba göre, 1959'da yapılan anlaşma ile Ada'ya İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ın garantör devlet oldukları bağımsızlık statüsünün tanınmasını sağlayan ABD, 1963'te adanın statüsünü belirleyen anayasada değişiklik yapmaya kalkan Makarios'un bu tavrı nedeniyle çıkan olaylar sırasında planını ilerletti. 1964'te ABD Dışişleri Bakan Vekili George Ball, bölünmeyi ilk kez "telaffuz" etti ve aynı yılın Şubat ayında ABD, Türkiye'nin adayı "sınırlı işgalini" öngören seçenekli bir plan ortaya koydu. Plana göre Türkiye, adaya çıkacak ve Kuzey'de bir bölgeyi kontrolü altına alacaktı. Kıbrıslı Türkler'in güvenliğinin gerektirmesi halinde, adanın batısından bir bölümün de Türk askerinin kontrolü altına girmesi planın bir parçasıydı. ABD, planını İngilizlerle de paylaşmış ve onlara "Türkler'in çok ileri gitmesi halinde müdahale" hakkı vermişti. Yunanistan ise bunu sınırlı bir kontrol olarak görmeye ikna edilecekti. Bu da bir Türk-Yunan savaşına engel olacaktı. Yazarlar, bu bilgileri ABD Dışişleri Bakanlığı arşivinden aldıklarına da dikkat çektiler.

Harekat 10 yıl önce olabilirdi
ABD, kararın uygulanmasından önce büyükelçisi aracılığıyla Türkiye'deki hükümete "şartlar bunu yapmanıza son derece elverişli" diyecek ve Türk hükümetinden Yunan askeriyle bir sıcak karşılaşmadan kaçınmasını ve disiplinli bir askeri harekat yürütmesini isteyecekti. Plan, bir de ABD-İngiltere yapımı barış anlaşması içeriyordu. Bu da, uluslararası bir gücün adaya girmesinden sonra Türk askerinin çıkmasını öngörüyordu. Kitaba göre, gizli planın ilk adımı, 13 Şubat 1964'te atılmıştı bile... Türk gemileri yönlerini Kıbrıs'a doğru çevirirken, ABD, adadaki sivil vatandaşlarını taşımaya başlamış, İngilizler de 3. piyade tümenini adaya göndermişlerdi.

Kitap, ABD Başkanı Lyndon Johnson'ın, Türkiye'nin adaya yapacağı harekatı durdurmakla ünlenen 6 Haziran 1964 tarihli "Johnson mektubunun" öncesinde, İngiltere Başbakanı Sir Douglas-Home tarafından uyarıldığı bilgisine de yer veriyor. Buna göre, Douglas-Home, Johnson'a 12 Şubat 1964'te, "Türk askerinin adaya çıktıktan sonra durdurulamayıp tam bir işgale kalkışması ve bunun bir Türk-Yunan savaşı çıkarması ve bunu bir Rus müdahalesinin izlemesi" yolundaki korkularını dile getiriyor.

Yazarlara göre, plan gereği Kıbrıs karasularına girmeden önce İngiliz askerinin adaya çıkmasına zaman tanımak için bir süre duraklaması gereken Türk savaş gemileri, bunu bile yapmışlardı. Kitapta, "Türkiye o noktada durmayıp ilerleseydi, 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı ile adaya çıkan Türk askeri, bunu 10 yıl önce yapmış olacaktı" görüşü savunuluyor.

ABD'nin 1964'te planlayıp askıya aldığı sınırlı işgalin ardından, yazarlar, 1974 harekatına giden günlerde önce ABD'deki gelişmelere dikkat çekiyorlar. Nixon'ın Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Kissinger'ın Yunanistan'ı adada bir darbeye kışkırtırken, Türkler'i de işgale cesaretlendirmek gibi bir tavır içinde olduğunu iddia ettiler. Kissinger'ın, ABD'nin Kıbrıs politikasını ülkesinin büyükelçilerinden bile sakladığı da iddia edildi.

Dönemin Atina'daki ABD Büyükelçisi Tasca'nın iddialarına da yer verilen kitapta, Büyükelçi'nin "Türkler, Yunanistan'ın Makarios'u devireceğini önceden biliyorlardı ve 20 Temmuz harekat planını buna göre yapmışlardı" iddiası da yer aldı. Kitabın bu bölümünde Klerides'in konuyla ilgili bir görüşü de yer aldı ve Rum devlet adamının "eğer Makarios'u biz düşürmüş olsaydık, ABD Türk askerinin adaya çıkmasına izin vermezdi" dediği belirtildi. Kitaba göre, İngiltere başta olmak üzere bütün NATO üyesi ülkeler Türkiye'nin adaya yönelik harekatını önlemek için çabaladılar ama, Kissinger "aldırmadı". Aynı tarihlerde Başbakan Ecevit de BM'ye başvurarak yasadışı silah ve askerin Ada'ya çıkmasına engel olmalarını ve Sampson yönetiminin tanınmasının imkansızlığının kabulünü istemişti. Washington'un bu aşamada darbeyi durdurmak için hiçbir adım atmadığını, bunun üzerine Ankara'nın dikkatini Londra'ya çevirmek zorunda kaldığını belirten yazarlar, Türkiye'nin, "24 saat içinde darbe sonlanmazsa, biz tek güç olarak harekete geçeceğiz" uyarısında bulunduğunu hatırlattılar. Kitapta şöyle denildi:"Aslında Amerikalılar, Türkler'in kendilerini tatmin edecek sonuca ulaşabilecekleri tek yolun asker çıkarmak olduğu şeklindeki görüşlerinin sağlamlaşması için her şeyi yapıyorlardı. 19 Temmuz'da ABD Dışişleri Bakanlığı daha önce reddettiği, adadaki darbenin dış güçlerce (Yunanistan kastediliyor) yapıldığı iddiasını resmen kabul etti. Ayrıca Sisco da Ecevit'e Londra'daki görüşmede ABD'nin Türkiye'ye olan yardımlarının askeri hareketliliğe rağmen durdurulmayacağının garantisini vermişti."

Kitap İngilizler'in ve hatta ABD Savunma Bakanlığı'nın bile ABD Dışişleri'nce yanıltıldığı öne sürüyor.

İngilizler'in savaş korkusu
Bu tarihlerde İngiltere'nin Türk gemileri ile ada arasındaki bir hat üzerine, kendi savaş gemilerini göndermeleri konusunda bir düşünce bulunduğunu belirten yazarlar, İngiliz tarafının bir Türk-İngiliz savaşından duydukları korku ve Süveyş kanalı ile ilgili yaşanan durumda olduğu gibi ortada kalmaktan ürküp "ağırdan aldığını" ifade ettiler. İngilizler'in kendi askeri güçlerini yetersiz bulmalarının yanında en büyük nedenin ABD'nin engelleyici tavrı olduğu öne sürülen kitapta, bu yorumu desteklemek üzere, İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan'ın o dönemdeki politik danışmanı Tom McNally'nin "Açıkçası Kissinger ABD'yi bu işe karıştırmak istemiyordu, aynı zamanda İngiltere'ye de (sizin girmeniz de iyi bir fikir değil) diyordu" şeklindeki sözlerine de yer verildi. Kitapta, Kissinger'ın bu tavrını daha sonra Callaghan'a açıklarken, "bu Türkiye'nin NATO'dan kaybına neden olabilecek bir hareket olurdu" dediği de belirtildi.

Yazarlar, "ABD'nin Kıbrıs'taki uzun vadeli çıkarı, Kıbrıs ve üzerindeki askeri tesisleri ABD'nin hizmetine açabilmekti. Ancak Yunanlılar'ı Türkler'le savaştan uzak tutmak gerekiyordu, yoksa bu NATO'nun Güneydoğu kanadı için bir felaket olacaktı" derken, bu nedenle Kissinger'ın 21-22 Temmuz tarihleri sırasında ani bir ateşkes isteğine girdiğini belirttiler. Türk tarafının ise ancak Kıbrıs'a bastığı ayağı sağlamlaştırdıktan sonra cevap verdiğini ifade eden kitaba göre, Kissinger, Callaghan ile yaptığı görüşmede İngiltere Dışişleri Bakanı'na, "Ateşkes için gerekirse Ecevit'e karşı ABD'nin Türkiye'deki üslerden nükleer silahları alması tehdidini kullanırız" demişti.

Ecevit'in 'Bombalarız' tehdidi
Kitapta, bir telefon görüşmesinde Kissinger'ın Ecevit'e, "Köprünüz sağlamlaştı, taze gücünüz de Ada'ya gelmek üzere, ateşkes sonrası devam edebilirsiniz. Kendi güvenliğiniz için gereken bütün adımları atabilecek zamanınız var" dediğine dikkat çekildi. Kitapta, harekatın ikinci bölümünde İngiltere ile Türkiye'nin savaşa "bir adım" kadar yaklaştıkları andan da söz ediliyor. Buna göre, Türkler Lefkoşa Havaalanı'nı bombalama tehdidi başlatmış ve BM barış gücünün bölgede bulunan İngiliz ve Kanadalı askerleri tehlikeyle karşı karşıya kalmıştı. Ecevit'i arayan İngiltere Başbakanı Wilson'un, bunu durdurmasını istediği ancak Ecevit'in reddettiği belirtilen kitaba göre, Türkiye ile savaşa sokabilecek bu durum, Callaghan tarafından, "Bu, benim meslek yaşamımın en korku dolu anıydı. 90 dakika süren tansiyon, Ecevit'in geri adımıyla son buldu" diye tarif ediliyor. Wilson'a göre de, bu sahne, iki ülkeyi savaşa yaklaştırmıştı. Bu, 1945'ten sonra Süveyş krizi sayılmazsa İngiltere'nin savaşa ençok yaklaştığı andı.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır