kapat

PERŞEMBE 15 NİSAN 1999

ÇETİN ALTAN (e-posta:caltan@sabah.com.tr )

Mimozaların yanık sarı kandillerindeki cinnet...

Nisan ayının güneşli yağmurlu koket çılgınlıklarının Köyceğiz dolaylarına yansıması, gönül efsunlayıcı Tanrısal bir gösteriye dönüşmüş durumda...

İki katlı evlerden bazılarının kapılarından salkım saçak sarkan mor salkımlar, azıcık yeşile bulanmış yanık sarı mimozaların karmakarışık kandillerindeki çıldırma ve yer yer kıpkırmızı gelincik adaları...

Minare boyu kavakların taze yapraklanmalarıyla titreşen, göklere doğru ürkek yeşil bir tül... Ve beyaz çiçekler açmış ayva ağaçları, erik ağaçları...

* * *

Köyceğiz gölünün yeşil sazlarla yüklü doğal bir kanaldan geçerek Akdeniz'le buluştuğu, 7 km. uzunluğundaki ünlü "caretta" plajlarında inlerle cinler top oynuyor. Hırçın Akdeniz dalgalarının yaladığı, adeta sonsuza doğru çizgilenmiş plaj kıyılarının uzaklarında, birer karış boyunda iki siyah siluet... Besbelli ki doğa yalnızlıklarında kaybolup gitmiş bir kızla, bir oğlan...

Caretta plajları, yahut İztuzu plajları...

Plajların ön tarafında hırçın Akdeniz... Arka tarafından Köyceğiz gölünden bağımsız, kendince zarif bir gölün uzantıları... Gölün de kıyıları öylesine berrak ki, dipteki rengarenk çakıl taşları görünüyor...

Bir taraf deniz, bir taraf göl ve ortasında alabildiğine uzayıp giden ıssız bir kumsal...

* * *

O kocamanın da kocamanı deniz kaplumbağaları, binlerce yıldan bu yana Meksika Körfezi'nden kalkıp okyanusları aşarak, hiç şaşırmadan hep bu kumsallara geliyorlar yumurtlamak için...

Öylesine bir mucize düzen ki, boyutları da aklı aşıyor, yanılgısızlığı da...

Ve İztuzu plajlarını içerilere doğru bağlayan yolların geçtiği yoğun korular ve hatta ormanlarla kaplı tepeler, vadiler, küçümen ovalar...

Yolları oralara düşenlere, yanıp duran kocaman ocakta taze taze gözleme pişiren köy evleri de var...

Köy ocağında hemen pişirilmiş kıymalı yahut peynirli sıcak gözlemeler ve bir bardak ayran...

* * *

On gündür dolaşıp duruyoruz Köyceğiz dolaylarında...

Ne Miloseviç'in iktidar hırsıyla Sırbistan'ı gece bombardımanlarının karabasanına uğratan ahmaklığı; ne bizim yolsuzluk, mafya ilişkileri, faili meçhul cinayet alevleriyle harıl harıl tutuşmuş seçim nutukları...

Mor salkımlar, yanık sarı mimozalar, kırmızı gelincikler ve beyaz papatyalarla süslü bir yeşiller senfonisinin göl kıyıları, somurtkan kayalıklarla da çerçevelenmiş kimsesiz koy kıyıları...

* * *

Önceki akşam başta BBC olmak üzere, Avrupa TV'leri haber saatlerinde bizim Diyarbakır'ı gösteriyordu...

HADEP'le ilgili bir protesto gösterisini, sille tokat, cop, sopa ve tekmeyle güvenlik güçlerinin Diyarbakır'da nasıl dağıttığını...

Yanlış anlamadıysam galiba 1000 kişi de gözaltına alınmış...

Bizim TV'lerde pek rastlayamadım bu habere...

Kosova göçmenlerinin sefalet tefrikası yanında, Avrupa TV'lerinde bir de bizim Diyarbakır'la ilgili şiddet gösterilerine rastlamak; hiç içimi açmadı doğrusu..

* * *

Benim çocukluğumda yerli yersiz herkesin ağzında dolaşan ortak bir değerlendirme vardı:

- Büyüklerimiz her şeyi bizden daha iyi bilirler...

O zamanlar çok küçük olduğum için kendi özel görüşümü açıklayamıyordum. Şimdiyse açıklayabiliyorum:

- Bok bilirler...

Haftaya bugün Nisan'ın 22'si... 23'ünde NATO'nun Washington zirvesi başlıyor. Önümüzdeki hafta içinde Miloseviç için dananın kuyruğu kopmuş olacak mı, olmayacak mı? Bakalım göreceğiz...

En az yeni hükümetin nasıl biçimleneceği kadar, hepimizi yakından ilgilendiren bir konu bu, biliyorsunuz...


© COPYRIGHT 1999 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr