kapat

SALI 13 NİSAN 1999

RUHAT MENGİ (e-posta:rmengi@sabah.com.tr )

Kişi herkesi kendi gibi bilirmiş..

Kamuoyu yoklamaları seçim öncesinde "Halkın etkilenmemesi için" yasaklandı ama liderlerin, örneğin Tansu Çiller'in TV'lerde kanal kanal dolaşıp diğer liderlere ve partilere iftira atması, saldırması yasak değil.

Çiller'in en büyük düşmanı doğal olarak Mesut Yılmaz.. Merkez sağda, benzer görüşlere sahip olması beklenen -ama giderek yolları ayrılmakta olan- iki parti "DYP ve ANAP'tan daha az oy alanın lideri çekilsin" diye halk önünde söz verdiler ya, aklınca medyayı yediği gibi (!) Yılmaz'ı da böyle yiyecek. Ama halkın nabzına bakılırsa ANAP lideri de kolay hazmedilmeyecek gibi görünüyor. Bence Tansu Hanım'ın midesindeki taşlar (hatta kayalar diyebiliriz) seçimden sonra bir değil, birkaç tane olacak.

Hafta sonu Bursa'daydım, kendilerini de pek şaşırtmayacak bir durumu farkettim; karşılaştığım konuştuğum hiç kimseyi son aylarda söylediklerinin hiçbirine inandıramamış. Aksine söylenenler geri tepmiş, insanlar onu yalancılıkla ve ülkeye zarar vermekle suçluyor. Kadınların parlamentoya daha çok sayıda girebilmek için yıllardır yaptıkları çalışmalar bile "Bir kadın siyasetçi olarak gösterdiği çok yönlü başarısızlık"tan fena etkilendi, durum daha da kötüye gitti. Onlara hak vermemek mümkün mü?

Tansu Çiller istediği sonuca giden yolda hiçbir ilke, inanç gözetmeden herşeyi söylemeyi ve yapmayı mubah görenlerden. Ama Türk toplumu artık bunları yutmuyor; tutturdu bir kere "Temiz siyaset, temiz yönetim, temiz toplum" diye..

Yıllar sonra 74 yaşına gelmiş Ecevit'in yıldızının bu kadar parlamasının bir nedeni de bu değil mi zaten? Çiller herşeyden önce bu olayı, Ecevit olayını dikkatle düşünseydi seçimden sonra değil, önce hiç değilse son adımını dürüstçe atıp çekilirdi.

Pazar akşamı Kanal 6'daki konuşmasına, istemeyerek kulak misafiri oldum. Diğer kanallarda yaptığı gibi yine soru soranı konuşturmadı, ne sorulursa sorulsun, o kendi istediği şeyleri anlattı. Bir yandan, sakin ve masum görünmeye çalışarak "Ben şahıslara söylemiyorum, sisteme söylüyorum, sağı birleştirmek istiyorsanız oyunuzu bana verin" derken, bir yandan da "ANAP'ı artık sağ parti olarak algılamak mümkün değil, sol partilerle aynı amaçlara hizmet ediyor, sola kaydı" dedi. Kişi herkesi kendi gibi bilirmiş; Refahyol ortaklığından sonra Refah'lı kesildiği ve DYP'yi de kendisiyle birlikte merkez sağ çizgisinden aşırı sağa kaydırdığı için ANAP'ın da sola kaymış olmasını bekliyor herhalde.

Tabii Tansu Hanım şu anda aşırı şekilde sağa kaymış bulunduğundan ANAP'ın durduğu yer rölatif olarak kendisine "sol" gibi görünüyor da olabilir.

Seçim öncesinde kendi ülkesinin medyasından ordusuna, cumhurbaşkanından diğer parti liderlerine kadar tüm kurum ve kişilerine saldırıya geçen bir siyasetçiyi ilk kez gören Türkiye bunun şaşkınlığını yaşıyor.

Ama asıl şaşırtıcı olan kendisinden başka "doğru" tanımayan, bugüne kadar gerçekleri yansıtmaya çalışan basını, gazetesiyle, televizyonuyla susturmaya çalışan bir liderin yeni bir demokrasi paketinden söz edebilmesi..

Umalım da bu seçim hiç değilse onun gibi "sahte demokrat"lara toplumun gerçekleri görecek kadar sağduyulu olduğunu anlatabilsin!

Özdilek ve "Sivaslı Cindy" masalı

Bu kış hiç dağa gitmediğim için geçen haftasonu sezonun son günlerini yakalayayım diye ani bir kararla Bursa'ya gittim ve Uludağ'a çıktım. İyi ki çıkmışım, hava harika, kar mevsim sonu için "fena değil", sükunet ise muhteşemdi. Gerçi otel Cumartesi akşam "Özdilek" firmasının defilesi için birdenbire fazlasıyla hareketlendi ama pistler günboyu sakindi.

Şimdi önce Grand Yazıcı'dan sözedelim, çünkü çok değişmiş. Otel baştanbaşa yenilenmiş, bir Avrupa dağ oteli havasına getirilmiş. Temizlik, servis çok iyi.. Uludağ'da çok sayıda da pist var, burnumuzun dibinde bu kadar güzel kaynak merkezleri varken neden Fransa'lara, İsviçre'lere gidip kucak dolusu dövizi özenti Arap turistler gibi savurur, gösteriş yaparız bilmem. Neymiş efendim St.Moritz'lerde Courchavel'lerde odalara özel uydu antenli, Türk kanallarını gösteren TV'ler bile koyuyorlarmış. Türk kanalına meraklıysan otur kendi ülkende seyret.

Neyse.. Bu yıl Uludağ'ı eskisinden de fazla beğendim. Tesadüfen izlediğim Özdilek defilesi de çok hoştu doğrusu.

Plaj havluları ve bornozların renk ve desenlerine bayıldım. Nasıl canlı, nasıl güzel.. Amerika'ya ihraç ediliyormuş. İnanın ben ne Amerika'da ne Avrupa'da bu kadar güzel havlu görmedim. Gurur verecek bir başarı. 5000 havlunun Kosova için yola çıkmış olması da takdir edilecek bir başka girişim..

Ürünleri en ünlü mankenler sundu. Burada göze çarpan bir noktayı vurgulamadan geçemeyeceğim; artık yaşı ilerleyen mankenler hiç değilse mayo, bornoz defilelerine çıkmaktan vazgeçmeliler. Vücutlar iyi korunsa da yüzler genç mankenlerin yanında olumsuz etki yapıyor. Bu "mankenlik" denen mesleğe yaş sınırı konmasının bir nedeni olmalı değil mi?

Ünlü mankenler arasına alınan ve Cindy Crawford'a benzediği bize yutturulan Sivaslı Cindy'e gelince.. Dudağının üstündeki benden başka Cindy'e benzeyen birşey yok.

Haydi olmasın diyelim ama hiçbir özelliğiyle manken zerafetine de sahip değil. Farkında olduğu eksikleri fazlasıyla kırıtarak kapatmaya çalışıyor, olmuyor. Kabahat tabii ki onda değil, bir iki sansasyonla sürekli şöhreti haketmeyen şöhretler yaratanlarda!


© COPYRIGHT 1999 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr