kapat

PAZAR 21 MART 1999

SELAHATTİN DUMAN (e-posta:sduman@sabah.com.tr )

Sinema eleştirmenlerinin beğenmediği ihya oluyor!

Bunlar "Eşkıya" filmini hiç beğenmemişti.. Üç milyon insan seyretti.. "Herşey Çok Güzel Olacak" filmini de sevmediler.. Bir milyon seyirci topladı daha da toplar.. "Propaganda"yı da beğenmediler.. Belli ki bu film de milyonu aşacak..

Türkiye'de eleştirmenlerden küfür yemeden bir film yapmak istiyorsan iki yolu var..

Birincisi filmin yarısından çoğunu flu çekeceksin.. İkincisi konusu olmayacak.. Daha doğrusu konusu kimse tarafından anlaşılmayacak..

O zaman bizim eleştirmenlerin eli ayağı bağlanıyor.. Konuyu söktüremediklerinden "Lan bu herifin bir bildiği var ellam.." deyip geri duruyorlar..

Geri durduktan başka, zihinlerindeki dingildeme anlaşılmasın diye birşey yazma

ihtiyacı hissediyorlar..

***

Eğer bir sinema eleştirmeni, seyrettiği film için "Yönetmen evrensel işleyişin bir döngüsel değil sarmal olduğunu ustalıkla göstermiş.. Görsel efektlerde biçimselliği yadsıyarak, bir kısır döngü içinde kalmamış.." türünden birşeyler yazmışsa oraya bir nokta koyun..

İki kez derin nefes alıp cümleyi unutmaya çalışın..

Bunları yazan ihtimaldir filmden bir mana çıkaramamıştır.. "Ben çıkaramadım varsın seyirci de çıkaramasın.." deyip böyle yazmıştır..

Propaganda'ya kızdılar

Sinan Çetin'in son filmi "Propaganda" bu kategoriye girmiyor.. Hikâyesi anlaşılır olduğundan hiçbir eleştirmen de beğenmiyor..

Yanlış anlaşılmasın, yazdıklarını anlamasam da fikirlerine saygım var.. Lakin o filmin galasına gitmiştim.. Mahşeri kalabalıktan oturacak yer bulamayıp bir grup arkadaşla beraber Boncuk'un lokantasına takıldık..

Filmin bitiş saatinde salona dönüp milletin "nokta-i nazarını" tesbite çalıştık..

İçeriden çıkanlar çok mutluydu.. Kiminle konuştuysam filmi beğenmişti..

Hani hatır için "Fena değil.." filan derler ya! Öyle yarım ağız konuşan tek kişiye rastlamadık.. Zaten film de 12 günde 350 bin kişiyi sinamaya toplamış.. Kendi başına bir rekor sayılır..

Ama eleştirmenler mutsuz.. Sinan da durup durup bana "Lan oğlum.. Ne yaptık da bu eleştirmenleri kızdırdık? Hepsini birden filme düşman ettik?" diye soruyor..

***

Sorunun cevabını vermek için arada bir NTV'de seyrettiğim sinema programına döneceğim..

Ali Hakan, Mehmet Açar.. Bunlar erkek.. Bir de Alin Taşçıyan ile Tuna Erdem var.. Bunlar da hanım..

Dördü birden sinema salonunu mekan tutmuş oturuyor, gelip geçen film hakkında fikir yürütüyorlar.. Arkalarında da bir dev ekran var.. Bunlar lafı lafa eklerken, hakkında zabıt tutulan filmin görüntüleri de ekrana geliyor..

Son izlediğim programlardan birinde "Sefiller" filmini tartışıyorlardı..

Önce Mehmet Açan aldı lafı.. Filmi yerden yere vurdu..

Allah selamet versin, ağır ağır konuşuyor.. Mesut Yılmaz'ın daha düşük devirlisi.. Üstelik de utangaç utangaç ediyor laflarını.. Sanki cinsel problemi varmış da doktora anlatıyor..

Lafları da benim kalın kafamın anlayacağı türden değil.. Bu Mehmet ile arkadaşlık etmek istiyorsan; ne dediğini söktürmek için ya hakkında bir tez yapacaksın ya da yanında "yeminli tercüman" gezdireceksin..

Şöyle bir laf ediyor mesela:

- "Kamera, kurgu çalışması açısından minimalist bir tarz tutturmaya çalışan ve popüler filmlerin anlatımsal özelliklerine karşıt bir tavır benimseyen yönetmenler var.."

Zaten ince bir sesi var.. Ağıraksak yörük semai makamında konuştuğunu düşünün.. Dinlerken içiniz geçiyor..

Kurduğu cümlelerin herbiri yukarıdaki gibi.. Bir kağıda yazıp cebinize koydunuz diyelim.. Askeri bölgeden geçerken yakalansanız, kağıtta yazılanları kimse söktüremez..

Casus şifresi sanacaklarından bir de dava açarlar ki masum olduğuna ananı babanı inandıramazsın.. Herbiri böyle cümleler..

Şekspir adam değil..

Mehmet Açar o programda "Sefiller" filmi hakkında fikirlerini anlatırken ben kopup gitmişim.. Tarzan olmuşum.. Sadece bazı fiiller tanıdık geliyor, oradan giderek filmi hiç beğenmediğini karine ile çıkarıyorum..

O sırada arkada duran perdede ise kıyamet kopuyor.. Bir meydanda ahali birbirine girmiş. Binden fazla figüran.. Hepsi de tarihi kostümler içinde.. Müthiş görkemli bir sahne..

Sadece o sahneyi görmek için bilet alırım.. Lakin Mehmet kardeşim görürse kızacağından yakalanmamak lazım..

Bereket o gün Ali Hakan yoktu.. Herhalde başka bir sinemayı basmaya gitmişti.. Olsaydı zaten o da beğenmezdi.. Umudum oradaki Alin ile Tuna hanımlardaydı.. Onlar da beğenmeyince yıkılıp kaldım..

Aynı şey 13 dalda Oscar'a aday gösterilen "Shakespeare in Love" yani "Aşık Şekspir" filminin eleştirisini dinlerken de başıma geldi..

Ali Hakan ile Mehmet ikilisinden dinlediğime göre bu Şekspir denen adam aşık filan değil.. Fiilen bir sapık.. Oscar jürisi de bunu aday gösterip bir sapığa "yardım ve yataklık" suçu işlemiş.. (Allahından bulsun..)

Ama haklarını yemeyeyim, o gün Alin ile Tuna Hanımlar bunların fikrine aykırı gittiler (ki ilk kez böyle bir şeye tanık oluyorum), filmi beğendiklerini söylediler..

***

Tabii Sinan Çetin'in bu hallerden haberi yok..

"Olur mu nadanı bu yola çekmek../ Bülbülün dilinden ne anlar ördek.." hallerine girdiğinden, bunlarla kavga çıkarma derdinde.. Kara sakosunun cebini taş doldurmuş geziyor..

Sinan'ı ilk gördüğüm yerde bunları anlatacağım.. Eleştirmenlerle iletişim kurmak istiyorsa önce onların dilini öğrensin..

Ayrıca adını unuttuğum bir Amerikalı yönetmenin lafı geldi aklıma.. Filmin senaryosunu pek tutmamış adam.. Bakmış oyuncuların performansından da bir hayır yok.. Kameramanı bir kenara çekmiş:

- "Ulan şu planları biraz flu çek de Avrupa'dan ödül alalım bari.." demiş..

Sinan'a bir de bu akılları vereceğim..

Bu arada.. Ben Propaganda filmini seyrettim.. Beğendim de.. Oscar'a aday olmaz ama keyifle seyredilir.. Sinemadan çıktığınızda paranızı haram etmezsiniz..

En iyisi gidip görün.. Kim haklı siz karar verin..


© COPYRIGHT 1999 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr