kapat

PAZAR 21 MART 1999

HINCAL ULUÇ (e-posta:uluch@sabah.com.tr )

Niye "şimdi" çocuk değilim ki?..

"Niye bugün çocuk değilim?" diye "Ah" ettiren bin sebebim vardı.. Ergun Babahan odama girip projeyi anlatınca ve önüme kitapları koyunca, binbir sebebim oldu..

Savaş sonrasının yoklukları içinde büyümüş, oyuncak diye çelik çomağı, topacı, çemberi bellemiş bizler için, çocuklara hergün binlerce yeninin sunulduğu günümüze gıpta edilmez de ne edilir?..

İngilizce öğrenmek en büyük hevesimdi.. O devirde rengarenk çocuk kitaplarının hepsi İngilizce'ydi çünkü..

Ben İngilizce'yi kendi kendime öğrendim.. Devlet liselerinde yarıdan fazlası boş geçen İngilizce derslerinde değil..

Kendi kendine öğrenmek için araç bulmak ne kadar zordu, hatırlarım.. Osmanlıca yazılmış, Türkçesi için sözlük gerektiren kitaplar mı istersiniz?.. O gün için bile çağ dışı kalmış metodlar, hiçbirşey öğretmeyen kurslar mı?..

Şimdinin çocuklarını İngilizce öğrenmeye iten daha çok sebep var..

Yarın hemen her evde bilgisayar olacak. Hemen her çocuk, dünyanın bir ucunda internet arkadaşları bulacak. Onlarla yazışacak.. Hemen her evde kablolu televizyonda dünya kanalları var. Onları izlemek için dile merak salacak..

Ama nasıl öğrenecek?.. Özel okullar artık eli değil, kolu, hatta omuzları yakıyor.. Kolay mı?..

Kolay!..

Bunca promosyon dağıttı Sabah.. Ansiklopediler dahil.. Ama bu kadar yararlısını hiç yapmadı.. Hiç kimse yapmadı.

Sabah ve atv elele..

Yarın sabah, Sabah'la beraber, rengarenk, cıvıl cıvıl bir kitap bulacaksınız..

"İngilizce Öğrenmek" serisinin ilk kitabı bu..

Bu kitabı atv'de yayınlanacak, BBC tarafından hazırlanmış programlarla beraber kullanacaksınız.. BBC.. İngilizce'nin dünyadaki en büyük kurumu..

Öğretmen atv'den.. Kitaplar Sabah'tan..

Dikkat edin, ne atv dizisi, ne Sabah'ın kitapları ders havasında.. Tam bir çocuk keyfi, çocuk eğlencesi.. Çocuklarınız ikinci dili, ana dillerini öğrendikleri gibi öğrenecekler. Keyifle.. Eğlenerek..

7'den 77'ye tüm çocuklar.. İnanın, artık İngilizce öğrenmemek için sebebiniz kalmayacak!..

Şimdi ne söylesem boş..

Yarın sabah bir Sabah alın.. Sabah'la birlikte gelen kitabı televizyonun yanına koyun ve atv'deki programı bekleyin..

Salı sabahı gününüz "Good Morning" diye başlayacaktır..

O kadar çabuk!.

Pazar neşesi

Pazar neşemiz, Uğur Pembecioğlu adlı hazineden..

Efendim, Azerbaycan petrol boru hattı, Boğaz tanker geçişleri, Nataşalar falan derken, Türkiye ile Rusya savaş edecek hale gelmişler. Sağduyu galip çıkmış.

Savaş edip milyonlarca insanı yok edeceğimize, sorunu başka türlü çözelim. Birer köpek yetiştirelim. Eğitelim, beş yıl sonra döğüştürelim. Kimin köpeği kazanırsa, savaşı o kazanmış olsun.

Ruslar hemen, dünyanın en canavar Doberman'ı ile, en vahşi Rottweiler'ini çiftleştirmişler. Doğan yavruyu Sibirya ormanlarındaki bir kurt yuvasına bırakmışlar. Yavru dünyanın en korkunç kurtları ile büyümüş.

Beş yıl sonra köpeği zaptetmek için 10 santim kalınlığında çelik parmaklıklı bir kafes gerekmiş.

Savaş günü gelince, Türkler, bir sokak köpeği, sıradan bir kırma Kocabaş'la gelmişler. Bir ayağı aksıyor. Kulağın biri yırtık, kuyruk dibinden kopmuş. Tüyler dökük.. Hantal.. Ayaklar kısacık.. Koşması mümkün değil..

Savaşı izlemeye gelen Avrupa Birliği ve Amerika gözlemcileri, gizli servislerin ajanları, Türkler için fevkalade üzülmüşler. Kafeste gürleyen ve çelik parmaklıklara saldıran Rus köpeğine on saniye bile dayanamayacağı görüşünde birleşmişler.

Kapılar açılmış. Kocabaş miskin miskin, adeta sürünerek meydanın ortasına ilerlemeye çalışırken, Ruslar'ınki şimşek gibi fırlamış yerinden.. Bizimkinin üzerine öyle bir uçmuş ki.. Uçması ile de gözden kaybolması bir olmuş..

Kocabaş ağzını esner gibi açmış ve müthiş köpeği bir lokmada yutuvermiş.

Bütün gözlemcilerin aklı durmuş..

Savaşı izlemeye gelen CIA ajanı, yanına oturan meslektaşı bizim MİT'çinin kulağına eğilmiş.. "İmkansız.. İmkansız.. Bunu nasıl başardınız?.. Sırrı ne bu işin?.."

"Aman kimseye söyleme" diye fısıldamış MİT Ajanı.. "Dünyaca ünlü plastik cerrahımız Onur Erol, tam beş yıl ve 25 ameliyatla, Afrika'nın en vahşi timsahını köpeğe benzetti."

PAZAR KEYFİ

Yerli Oscarlar

Bugün Amerika'da Oscarlar sahibini buluyor. "Peki ya bizdekiler ne olacak?" diye düşündük. Yerli Oscarların sahipsiz kalmasına gönlümüz razı olmadı. Biz de onları layık oldukları kişilere dağıttık. Hani sanki canımız sıkılmış da devlet sanatçılığı ünvanı dağıtıyormuşuz gibi. İşte sonuçlar.

En İyi Kostüm:

Bu ödülün sahibi tartışmasız Tansu Çiller. Kafasına türbanı geçirip koyu Müslüman, boynuna mavi bir eşarp bağlayıp laik ya da kırmızı-beyaz renklerde hazırlanmış elbiseler giyerek milliyetçi olabilen kaç kişi tanıyorsunuz?

En İyi Uyarlama:

"Demokrasi limondur, domatestir" diyerek demokrasi için yaptığı salata benzetmesiyle Tansu Bacı, vatandaşı da "hıyar" yerine koyarak, benzetme alanındaki yeteneğini alabildiğine kullandı ve uyarlama dalında Oscar'ı tak diye kaptı şak diye götürdü.

En İyi Komedi:

Başrolde 116 demokrasi kahramanının oynadığı "Küskünler" isimli şahaser komedi sadece Oscar almakla kalmadı kara mizah klasikleri arasına da girdi.

En İyi Sessiz Film:

Bu dalda Oscar tabii ki Mesut Yılmaz'ın. Şarlo'ya rahmet okutan politik sakarlıklarıyla ve de sessiz çoğunluğun sesini dinleme çabasıyla bu ödülü haketti.

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:

"Hakimiyet kayıtsız şartsız Mesut Yılmaz'ındır" diyerek yardımlarını asla esirgemeyen Bülent Ecevit tabii ki en iyi yardımcı erkek oyuncu.

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:

Bu ödülün yıllardır tek bir sahibi var. O da tabii ki Rahşan Ecevit. Gerçi Meral Akşener'e de verebilirdik ama ödülü alır Tansu Ablası'na verir diye vazgeçtik.

En İyi Müzik:

Bu dalda ödülü önce Tansu Hanım'ın arkasında ölümüne vokal yapan Memduh Bayraktaroğlu'na verelim dedik. Sonra Avrupa listelerine giren ancak Anadolu kışlalarına bir türlü giremeyen Tarkan'a vermeye karar verdik. Ama sonunda esas sahibini bulduk. Müzik piyasasındaki basitleşmeye ve yozlaşmaya simge şarkısı "Neremi Neremi" ile Banu Alkan'a Oscar verelim de belki artık susar diye düşündük.

En İyi Sualtı Belgeseli:

Yaptığı inanılmaz politik yanlışlıklarla partisinin oy oranını barajın altına düşüren Deniz Baykal baraj suları altına gömülen bu başarısına, küskünlere Meclis oturumuna katılmayarak verdiği destekle tüy dikti. Bizden sadece bir Oscar değil yeni bir paye de kazandı. II. Kaptan Cousteau. Daha doğrusu Kaptan Küstü.

En İyi Gerilim:

Bu dalda Oscar tartışmasız A Takımı ile Savaş Ay'a. Sayesinde ülkede ne kadar ucube yaratık varsa tanıdık. Programı seyrederken sinirden gerile gerile bir hal olduk. Ajda Pekkan derisini gerdireceği zaman A Takımı'nı seyrediyormuş diyelim siz anlayın artık.

En İyi Yabancı Film:

"Film" komşumuz Yunanistan, Apo'yu kaçırıp saklama senoryaları yazarken, Hanya'yı ve Kenya'yı karıştırınca, Oscar almaları farz oldu.

En İyi Kadın Oyuncu:

Bu ödülü, DGM'de yargılandıktan sonra basın toplantısında ağlayarak herkesi hüzne boğan Sibel Can, talihsiz anne ve göz yaşartıcı bomba rolleriyle aldı.

En İyi Erkek Oyuncu:

Bu ödülü Apo'nun 30 bin kişinin ölümüne sebep olup sonra da Türk hava sahasına girer girmez çark edip "Benim annem Türk. Ne isterseniz yapmaya hazırım" diyerek kuzu rolüne bürünen adama Oscar verilmez de ne verilir?!

En İyi Film:

Geldik en önemli ödüle. Senaryosu Fazilet senoryo ekibi tarafından yazılan, küskünlerden oluşan Küsmük Cast Ajansı'nın gönüllü figüranlığında Meclis salonunda çekilen "Er bakanı Kurtarmak" isimli film bu yılın Oscar'ını götürdü. Bu film aslında serinin ilk filmi, hatta fragman. Asıl senaryo arkadan geliyor. Onu da çekip Oscar'lara tümden el koyarlar mı?! Doğrusunu isterseniz "O sıkar" biraz.

Utku/Hakan

Ne yaptık!..

Amerika, Miami Üniversitesi öğrencileri de, sütunumuzu internetten izleyenlerden.

Diyorlar ki..

"Birşeyler yapan ya da yapmaya çalışan insanları tenkit eden saçma sapan birşeyler yazıp duruyorsun. Peki be adam, sen kendi hayatında bir kelime olsun söz edilebilecek ne yaptın, biraz da ondan bahsetsene.."

El cevap, benim yerime George Bernard Shaw'dan..

"Yapan yapar.. Yapamayan eleştirmen olur!.."

* * *

Bugüne dek aldığım mektuplar içinde en duygulandıran ikisi..

"Hıncal amca, seni çok seviyorum. Keşke Fenerbahçeli olsan.."

Hande Nur

..........

"18 yıllık evliyim. Kocamla herşeyi paylaştık, bir türlü futbolu paylaşamamıştık. Ben onun futboluna bir gün bile kadın cazgırlığı yapmadım. O bana ofsaytı bile öğretemedi. İlk defa kocamla televizyon başında bir futbol keyfini paylaşıyoruz. Hayrettir söylenenleri anlayıp takip de edebiliyorum. NTV'de Kenan Onuk ve Haşmet Babaoğlu ile birlikte bizi bu düzeyli, sıcak sohbette birleştirdiğiniz için teşekkürler.."

Işık Ersin

* * *

(Bu mektupları yayınlamaya başladığıma göre yaşlanıyorum demektir.

Bu arada, bininci kez.. Bana gelen her mektubu ama her mektubu okuyorum. Yani hergün tam bir kitap okuyorum, sizin mektuplarınızdan oluşan. Her mektuba yanıt bir dakikamı alsa, günde ortalama 200-250 dakikaya ihtiyacım var. Bu da 2.5-3 saat demek.. İnsaf edin. Okuyorum tamam. Ama yanıt istemeyin. Lütfen..

Gene lütfen.. Yolladığınız yazılar, fıkralar, sözlerin çoğu bu sütunda daha evvel yayınlanmış oluyor. Beni hergün okumak zorunda değilsiniz. Seda, Murat, Can (Ataklı) gibi bu gazete yazarları bile bu köşede aylar önce çıkmış şeyleri yeni bulmuş gibi sunarlarken, size niye kızayım ki?.. Ama siz de bana kızmayın. Yayınlanmadı ise, mutlak daha önce çıkmıştır.)

Dün.. Bugün.. Yarın!..

İnsanoğlu hep dünleri sever

Peki bugünü sevmek için

Ne diye yarını bekleyelim?

Filiz Kaya'ya teşekkürler, bu güzel dizeler için..

SEVDİĞİM LAFLAR

"insanların duyguları bilgisiyle ters orantılıdır. Ne kadar az bilirseniz o kadar güçlü savunursunuz."

Bertrand Russel (Teşekkürler Aykut)

BİZİM DUVAR

Osmanlı İmparatorluğu Söğüt'te başladı. Cumhuriyet de söğüt gölgesi olmaya başladı.

Hakan/Utku


© COPYRIGHT 1999 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr