SERPİL YILMAZ (e-posta:syilmaz@sabah.com.tr )

Meclis dışında siyasete soyunan önemli bir kesim var. Bunlar ne küskün, ne de aday adayı. Kendilerine ne hareket, ne grup diyorlar. Söyleyebildikleri tek tanım; vakıf. Zaman içinde ne olur bilinmez ama, bir fikir birlikteliği amaçlanıyor. Bu oluşumun fikir babası, Merkez Bankası eski başkanlarından Rüşdü Saracoğlu. ANAP İzmir Milletvekili Saracoğlu, erken seçime hayır oyu kullanan, bu seçimlerde aday olmayacağını açıklayan ender siyasetçilerden. Küskünlerin ülkeyi kontrolsüz bir sürece sürüklediğini belirten Saracoğlu, "Bütün bunları öngördüğüm için çok huzurluyum" diyor. Huzursuz olduğu noktalar yok mu? Çok. Onları da şöyle anlatıyor:

Neden erken seçime "Hayır" oyu atmıştınız?

Seçim Kanunu, sistem, siyasi parti genel başkanları değişmeden seçim sonuçlarının değişmesi için gerekçe görmüyorum. Bölünmüş bir Meclis olacak. Böyle bir riski almaya değer mi? Kanaatim değmez. Seçim konusunu gündeme getirmeksizin 'dar bölge' sistemi gündeme getirilebilirdi. Seçim kararı alındıktan sonra, kimse bu yönde tavır alamaz. Böyle bir durumda milletvekileri, genel başkanın askeri haline geliyor.

Bakanların durumu...

Milletvekilinin bakan olması çok büyük bir eksiklik. Genel başkanın elinde önemli bir silah oluyor. Meclis koridorlarında sürekli "Bayramdan sonra kabine değişecek" söylentileri yayarlar. Milletvekili bakanlık umuduyla, yine sesini çıkaramaz. Yasama faaliyeti için Meclis'e gidilmiyor. Herkes yürütmenin peşinde.

Bunları halkın bilmesinin ne faydası olacak?

Değişim talebinin halktan gelmesi lâzım. Belki aklı başında bir siyasi parti genel başkanı "Bugünkü yanlış sistemi kullanarak iktidara geliyorum, gelince de bu yanlış sistemi değiştireceğim" diyebilir. Halk da bu söyleme oy verir.

Rolünüz ne olacak?

Toplumun bilinçlenme faaliyetine katkıda bulunmak. Görmediğim vilayetlere gideceğim. Aldığım tepki beni şaşırttı. Bütün bunları değiştirmek o kadar da zor değil. Adana'ya, Afyon'a gittim, Hatay'a gideceğim. Merter'de bir konuşma yapacağım. Bu tür konuşmaları yaparken, Ali Ağa'nın değil, sivil toplumun davetlisi olarak gitmek istiyorum.

Neye odaklanıyorsunuz?

Gerçek anlamda kuvvetler ayrılığı prensibinin getirilmesi... Milletvekili bakan olmayacak, mutlaka da dar bölge sistemi gelecek.

İçinde olduğunuz hareket nereye gider?

Amacım bir parti kurup, bir yere gelmek değil. Koltuk düşkünü olmadığımı gösterdim. Topluma düşünce üretme açısından katkım olursa, önemli. Böyle bir düşünce Türkiye'de gerçekleştiği takdirde, yaptığım katkıdan haz duyacağım. Aslında mahçup bir yapıya sahibim. Beni tanımayanlar, snop buluyor. Hergün insanların önüne çıkmak istemiyorum. Bir insanın her gün bir şey söyleyecek kadar zeki olduğuna inanmıyorum.

Seçim değiştirmez

Seçim olunca, ne olacak?

Seçimle neyin değişeceğini görmek için, neyin değişmeyeceğini görmek lazım. Seçimin değiştirmeyeceği bir şey var: Genel başkanları değiştirmez... Dolayısıyla seçim bir şey değiştirmez.

Çiller ve Yılmaz taahhütler ortaya koydu. Kim daha az oy alırsa, gidecek...

Kredibilitesi kalmamış insanların, taahhütlerinin bir anlamı yok. Bu öneriyi Tansu Hanım ortaya koymuştu. Tansu Hanım'ın ne kadar dar çerçevede baktığının bir göstergesi. Hepsinin başı ben olurum, diye düşünüyor. Türkiye'de Mesut Bey ve kendisi var, başka kimse yok.

Gelecek hükümetin ekonomik tabloyu ne yönde etkileme şansı var?

Koşulları tüm partiler kavradı. Ekonominin kanunlarını, parlamento kanunlarıyla değişteremezsiniz. Ekonominin kanunları işlemeye devam edecek. Siyasiler bu değişime belli bir ölçüde direnebilirler...

Ekonomik hayata katılımınız olacak mı?

Yapılabilecek bir iş varsa, Mesut Yılmaz, Deniz Baykal veya Bülent Ecevit olsun, çağırsın, aynı şeyleri söylerim. Düşüncelerimi özel olarak almak isteyen varsa, anlatırım.

Partiniz ANAP mı?

Gayet tabii... Partimin her yaptığını destekliyorum veya diğer partilerin her yaptığını eleştiriyorum demek de istemiyorum. ANAP'ın kuruluş felsefesini benimsiyorum.

Meclis deneyiminiz hayal kırıklığı yarattı mı?

Böyle tahmin etmiyordum. En azından "Çıkarım, gruptaki arkadaşlarıma anlatırım" diyordum. Grupta söz alabilmek korkunç bir maharet gerektiriyor. Mesut Yılmaz diğer parti liderleri gibi değil. Eleştirileri dinliyor ama söz almak için zaman yetmiyor.

Etki alanımı küçümsemeyin!

Toplumsal araştırmaları hedefleyen vakıflar var. Onlarla birlikte olmak mümkün mü?

Bu tür vakıflardan çağrı geliyor. Ancak yapıları, üyeleri, yönetimleri, amaçları tümüyle yapmak istediğim işle çakışmayabiliyor. Bu vakıflarla işbirliği yapılabilinir. Mesele toplumun genel eğitim düzeyini yükseltmek. Herkese söylediğim: Okuyabildiğin kadar oku. Üniversiteyi bitir, master yap, doktora yap. Eğitim sayesinde belli davranış biçimlerini benimsiyorsun. Bir İstanbul düşünün ki, herkes kavşakta yol versin, trafik sorunu çözülür. Eğitimim nedeniyle çok kazançlı çıktım.

Seçimlerde ANAP'a çalışacak mısınız?

Parti üyesi bir vatandaş olarak fikirlerimi ileteceğim. Etki alanımı küçümsemeyin. Adana'da Seyhan Oteli'nde 750 kişi para verip, beni dinliyorsa önemlidir.

Buradan bir siyasi hareket çıkar mı?

Göreceğiz. İnsanları fazla öne çıkarıyoruz, fikirlere bakmıyoruz. İnsanları fikirler manzumesi etrafında toplamak... Genel başkanlarda gördüğüm, etrafında güçlü insan istemiyor. Hangi genel başkan bin kişilik bir organizasyonu yönetmiş? Partilerin profesyoneller tarafından yönetilmesi lâzım. Partiler kamu parası yiyor. Büyük kaynakları yönetiyorlar. Kamu olarak bunun hesabını soran yok.

ANAP'ın genel müdürü olmak hoşunuza gider miydi?

Merkez Bankası Başkanlığı yaptıktan sonra keyifli olmaz o iş.

Özel sektörden size ilgi halen sürüyor. Böyle bir seçenek olur mu?

Olabilir ama benim amaçladığım toplumsal hizmetlere engel olmadığı takdirde. Merkez Bankası başkanlığı yapmış bir kişinin genel müdür olmasını hoş karşılamıyorum. Zamanını sizinle paylaşan bir grup var mı?

Karar verdiğimde, böyle bir grup 24 saatte oluşur. Çok saygın arkadaşlarım var.