kapat

PAZAR 07 ŞUBAT 1999

Çetin Altan (e-posta:caltan@sabah.com.tr )

Padişahımız efendimiz Sultan Süleyman Han, çok ibişçe yaşadı

Padişahımız efendimiz Kanuni Sultan Süleyman Han'ın ne elektriği vardı sarayında, ne telefonu, ne radyosu, ne televizyonu, ne de kaloriferi...

Kapıcı dostum Muzaffer'in, padişahımız efendimiz Kanuni Sultan Süleyman Han'dan çok daha konforlu bir ortamda yaşadığı kesin. Çünkü onda hepsi var bunların...

35 bin gün sonra Ay'da tatil yapmaya gidenlerin sayısı kimbilir kaça çıkacak?..

350 bin gün sonra ise Uzay'a taşınmış olanlar, arada sırada tatil yapmaya gelecekler Arz yuvarlağına..

Ve o zamanki torunlarımdan hiç biri, benim bir konuşmamda, "Cevdet Sunay Paşa, bir kombinezonla Cumhurbaşkanı olmuştur" dediğim iddiasıyla gıyabımda verilmiş bir mahkumiyet kararından ötürü 44 yaşındayken Sağmalcılar Cezaevi'nde hapis yatmış olduğumu anımsamayacak.

* * *

Bizim soğuk savaş militerleri, eşine menendine kolayından rastlanmayacak ölçüde bir kitap ve beyinsellik düşmanıydılar. Öyle ki o dönemlerde Vietnam savaşlarını protesto etmesiyle ünlü genç bir üniversite öğrencisi olan Clinton, şayet ellerine düşse, "donlarına kadar herşeylerini Amerika'nın verdiği" gerekçesiyle, kendisini idama bile gönderebilirlerdi.

Ne yazık ki soğuk savaş dönemi uygulamalarının ve cuntalarının bir özeleştirisi hala daha yapılamadı buralarda.. Hem de bizim Selimiye'de, Kartal askeri garnizonunda, Sağmalcılar'da -yazı çizi dostlarıyla birlikte- acayip ve garip bir ceza uygulamasından geçtiğimiz yıllarda, Ankara kafasıyla idamlık bir suçlu sayılması gereken üniversiteli Clinton, şimdi Amerika Başkanı olduğu halde...

Böylesi bir "özeleştiri boşluğuyla" Uzay çağına nasıl uyum sağlanacaktır, kestirmek zor...

Ne yapalım, daha bir süre eski zaman türkülerinin koşullanmasıyla yerinde saya dursun Türkiye...

Bizim kuşağın, Şark'ın egemen kadrolarına özgü inatçı değişmezliğine üzülecek vakti bile kalmadı artık...

Değişmezlik inadının bedeli kimbilir nasıl ödenir ilerde..

* * *

Kozmos'daki sürekli değişimin Arz yuvarlağına nasıl yansıdığı konusu, Şark'ın gündemine hiç bir zaman girmedi.

Padişahımız efendimiz Kanuni Sultan Süleyman Han'ın neden elektriksiz, radyosuz, telefonsuz, televizyonsuz, kalorifersiz, otomobilsiz, uçaksız ve bilgisayarsız yaşadığı sorusu kimsenin aklını kurcalamadı.

Akıllarımız sadece padişahımız efedimiz Kanuni Sultan Süleyman Han'ın ne kadar geniş bir alana hükmetmiş olduğuna takılı kaldı...

Oysa Bağdat caddesinin kaldırımlarında yürürken, cep telefonuyla Stockholm'deki Beti'yi Kalamış'a, yahut Köyceğiz'e davet edemeden yaşamış olmak ne acı...

Padişahımız efendimiz Sultan II. Mahmut Han dahi ne San Fransisco gecelerinde dans edebildi, ne Venedik gondollerinde aryalar dinleyebildi, ne de sarayında bir film izleyebildi.

Gerçekten hazin...

* * *

Şimdi diyelim ki Edison, keşfettiği elektriği geri aldı; Marconi, sese dönüştürülebilen elektrik dalgalarını; Wright kardeşler, uçağı; Alexander Fleming, penisilini...

Ne durumlarda kalırdık bilir misiniz?

Padişahımız efendimiz Sultan Süleyman Han da bu tür düşüncelerin dışındaydı, yazı emekçilerine duyduğu öfkeyle siyasal şanına merdivenler tırmandıran rahmetli Cevdet Paşa da...

Her ikisi de kuruldukları taht ve koltuklarda muhteşem ve muhteremdiler...

Bu arada vatanı sizlere, taht ve koltukları da Süleyman Bey'e emanet ettiler... Ne mutlu size ve Süleyman Bey'e...


© COPYRIGHT 1999 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: webabla@yore.com.tr