PAZAR 17 OCAK 1999
Seçimlerde aday olacak kamu görevlilerinin son istifa tarihi doldu biliyorsunuz. Ancak burada yanlış bir izlenim var. Sanılıyor ki, bundan sonra hiçbir kamu görevlisi aday olamaz. Oysa olabilir.
Çünkü, belirlenen istifa tarihinin anlamı şu: Kamu görevlileri aday olup seçilemezlerse, istifa ettikleri makama geri dönebilirler. Ancak bunun için de bir süre var. Bu süreden sonra istifa edenler seçimleri kaybetmeleri halinde eski görevlerine dönemiyorlar. Yani, bundan sonra da bazı kamu görevlileri aday olmak için istifa edebilirler. Kaybedecekleri sadece, seçilememeleri halinde eski görevleri. Bu nedenle önümüzdeki günlerde, eski görevine dönmemeyi göze alarak istifa edecek pek çok kamu görevlisinin adıyla karşılaşabiliriz.
Taylan Özgür, 68 kuşağının en önemli öğrenci liderlerindendi. Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Atilla Sarp gibi öğrenci liderleriyle birlikte hemen her eylemin içindeydi.
Taylan Özgür 23 Eylül 1969'da Beyazıt Meydanı'nda öldürüldü. Bu 68'li yıllarda resmi kişiler tarafından gerçekleştirdiği belirtilen ilk öldürme olayıydı.
Şimdi tanık olduğum olaya geçeyim.
Annem babamla birlikte Beyazıt tarafından Kapalıçarşı'ya gidecektik. O gün meydan çok kalabalıktı. Çünkü birkaç gün önce, Milli Türk Talebe Birliği'nde yaptığı bomba elinde patlayan Mustafa Bilgi adlı sağcı öğrencinin cenazesi vardı. Bu nedenle Beyazıt Meydanı (O günkü adı Hürriyet Meydanı'ydı) çarşaflı, türbanlı kadınlar ve sakallı cüppeli erkeklerle doluydu.
Biz o zaman Marmara Sineması olan binanın girişinde durup uzaktaki kalabalığa bakıyorduk. Tam o sırada önümüzde, otobüs durağında, siyah renkli bir otomobil durdu. İçinden iki üç kişi fırladı, 1.5 metre kadar önümüzde yürüyen iki kişinin üzerine çullandılar. Bunlardan biri zorla otomobile bindirildi. Ama bu kişi otomobilin diğer kapısından çıktı. Arkasından biri ceketinin yakasını tuttu. Ceket ve gömlek yırtılarak gencin üzerinden sıyrıldı. Gencin üzerinde sadece kırmızı bir atlet kaldı.
Çarşıkapı yönüne doğru koşmaya başlayan genç, yolu ayıran demir bariyerin üzerinden tam atlayacakken, yine 2 metre kadar önümüzde duran, gri takım elbiseli biri, elinde rulo olarak tuttuğu gazeteyi kenara bıraktı, içinden çıkan silahı kaçan kişiye doğru yöneltti, nişan aldı. Mantar tabancası patlar gibi bir ses çıktı. Kaçan genç yere yığıldı, birileri koşup onu aldılar ve bir jipe bindirip götürdüler.
Akşam üzeri saat 17.00'de radyo haberlerini dinliyorduk. Spiker "Bugün Beyazıt Meydanı'nda çıkan silahlı çatışmada Taylan Özgür adlı ODTÜ öğrencisi vurularak öldü. Kurşunun karaciğerine saplandığı bildirilen Taylan Özgür'ün üzerinden iki tabanca çıktı" deyince donup kaldık.
Çünkü öldürülen Taylan Özgür'ün üzerinde silah yoktu, çatışma çıkmamıştı, sadece tek el ateş edilmişti.
Bu olay ilk kez bir öğrenci liderinin, sokak ortasında, üstelik resmen öldürülmesi Türkiye'nin yakın geleceğini etkileyecek baskı, tehdit döneminin habercisiydi.
Geçen hafta pazar gecesi Kanal 6'da yayınlanan Dr. Stress programına konuk olarak katıldım. Konu 68 Kuşağı idi. O dönemin önemli isimlerinden Bahattin Yücel, Bozkurt Nuhoğlu, Mustafa Yalçıner, Celal Doğan ve Haşmet Atahan vardı. "Hoşçakal Yarın" filminin başaktörü Berhan Şimşek, aynı filmde küçük bir rol alan Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan ile 12 Mart'tan bir kesit veren "Leopar'ın Kuyruğu" filminin yapımcısı ve yönetmeni Turgut Yasalar diğer katılımcılardı.
22.30'da başlayıp 03.20'de biten sohbet-tartışma programı hayli ilginç geçti. Özellikle "68'liler" tartışırken kendimi bir anda, o yılların forumlarında hissettim. O zaman da aynı tür karşılıklı tartışmalar olur, tansiyon yükselir, gırtlaklar çatlarcasına bağırılırdı.
Tabii bir de kendi aralarında yaptıkları iğneli sataşmalar, hüzün verici ama hayli de güldürücüydü.
68 yılı Türkiye için çok önemli bir yıldı. 27 Mayıs Anayasası'nın getirdiği özgürlükler çerçevesinde fikirsel alanda müthiş bir patlama olmuştu. O günkü devlet yöneticileri bu fikirsel patlamanın resmi devlet ideolojisine hasar verebileceğini kısa sürede gördüler ve 69'dan itibaren görülmemiş bir baskı dönemine girdi. Bu baskı ve tehditler bizi 12 Eylül'e kadar süren bir dehşet, terör, işkence ortamına sürükledi.
Şimdi kimileri 68'e özel bir önem verilmemesi gerektiğini söylüyorlar. Oysa bugünlere gelişimiz için bir milat olan bu dönemin daha ciddi tartışılması gerektiğine inanıyorum.
Bu program sırasında 68'lerle ilgili bir anımı anlatırken, Taylan Özgür'ün öldürülüşüne tanık olduğumu söyledim. Bu cinayeti çok yakından görmüştüm çünkü.
Programdan sonra çok sayıda telefon ve mesaj aldım. Özellikle programı izlemeyenler "Taylan Özgür'le ilgili bir anınızı anlatmışsınız, bize de aktarır mısınız?" dediler. Ben de, konu ilgi çektiği için yazmaya karar verdim.