kapat

ÇARŞAMBA 23 EYLÜL 1998

Necati Doğru (e-posta:ndogru@sabah.com.tr )

Amerikalı'nın Clinton'ı... Bizim Bursalı işçiler...

Amerikalılar'ın Clinton'ı da başkanlığa "Ülkem benim için ne yapabilir diye sormuyorum, ben ülkem için ne yapabilirim diye yönetime geliyorum..." diyerek işine başlamıştı... Güzel, hoş, çekici, zeki bakışlı, entellektüel duruşlu Hillary'in kocası Clinton güzel fotoğraf da veriyordu.

Allah vergisi gülüşüyle...

Güven de veriyordu...

Clinton, kitleleri ateşledi...

Halkın düşlerini...

Biraraya topladı...

ABD zaten süperdi...

Daha da süperleştirdi...

Vergileri düşürdü. Enflasyonu en aza indirdi. Eğitim reformu yaptı. Sağlık, sosyal güvenlik yeniden yapılandırıldı. İşsizlik tarihinde görülmedik düzeye indi...

Herkes onu seviyordu...

Fakat onu yargıladılar...

Ortaçağ mahkemesi gibi...

Mahkeme kurup sorguladılar...

Monica adlı kızla oval ofiste, oral seksle çengellenip cinsel fantazilerini uygulama alanı bulduğu için değil "yalan söylediği" için yargıladılar. Bağımsız Savcı 40 milyon dolar harcadı, belgeleri topladı ortaya 40 milyon dolarlık tiyatro çıktı. Halk, bu kadar harcama sonunda oluşan 4 saatlik yargılama sahneleri, teknolojinin kesin zaferi diyebileceğimiz şekilde Internet'le ve TV kanallarıyla bütün dünyaya canlı canlı anında yayınlanmasına rağmen Clinton'ı yine de destekliyor. Sadece ve sadece "niçin başlangıçta sakladın, niçin yalan söyledin..." diye kızıyor...

Yalana karşı büyük öfke...

Monica davası şunu gösterdi: Dünya insanlığı yeni bir değer kazanıyor; şeffaf olacaksın ve yalan söylemeyeceksin...

Bütün yalancılar cehenneme!

Bizim Bursalı Tofaş işçileri, Renault işçileri, Mako, Delphi Packart, Robert Bosch, Coşkunöz, SKT ve DÖKTAŞ işçileri de kendilerine "yalan söylendiği için..." sokağa döküldüler. Ve sendika yöneticilerine ve başkalarına unutulmaz bir ders verdiler. Türkiye'de işçiler bugüne kadar hep işverene karşı, hükümete karşı sokağa döküldüler. İlk defa kendi sendika yöneticilerine karşı öfkelerini sokağa taşıyarak gösteriyorlar. Türk-Metal, kendisine üye 80 bin işçiye; "toplu iş sözleşmesi taslağını önce işçinin onayına sunacağı, sonra gidip işverenlerin temsilcisi MESS'le görüşeceği" sözünü verdi.

Fakat sözünde durmadı...

Taslağı işçiye sunmadan...

Gece vakti gidip işveren masasına oturdu ve imzaladı. İşçiler sokağa döküldüler. İşverene karşı değil yalancı sendikaya karşı. Ücret zamları düşük tutuldu diye değil aldatılmış oldukları için...

Türk Metal sendikası...

Yalan söyledi, üyesini kaybetti. Sendika başkanının Türk-İş'in başına geçme hayalleri de suya düştü.

Bütün yalancılar cehenneme!

1.5 milyon metrekare...

Puştlar seçim ve sandık kokusu aldılar İstanbul ormanlarını aynı saatlerde 41 ayrı noktada yüreğinden yaktılar. Orman Yüksek Mühendisi Turhan Günay da yılların tecrübesine dayanarak; "Ayrıca bugüne kadar kim yakmış, kim açmış da zararlı çıkmış?" diye soruyor. Gerçekten de son 10 yılda İstanbul'da yalnızca Boğaz'ın doğu yakasında 170 bin dönüm (170 milyon metrekare) orman alanı yapılaşmaya açılarak yok edildi.

Evet samometre çalışıyor...

Başbakan Mesut Yılmaz, samimiyetini göstermeli. Bugüne kadar orman yakıp, ağaç kesip açılan arazi üzerine villa yapanların da yaptığının yanına kâr kalmayacağını bize göstermeli. En yakın arkadaşı, ANAP İstanbul Milletvekili ve ANAP'ın eski kasadarı (muhasibi) Şadan Tuzcu'nun Çavuşbaşı'nda Elmalı su toplama havzasına yaptığı kaçak villayı yıktırmalı...

Halk Başbakanı...

TV'de canlı canlı izlemeli...

"Başbakanımızın asaletine bak, kararlılığına bak, samimiyetine bak. Kendi samimi arkadaşının bile kaçak villasını yıkıyor" demeli... Böylece yakılan ormanların yerine bina yaptırılmayacağını herkes görmeli... Aksi halde yine yapılır...

Çünkü büyük rant var... İSKİ'nin su toplama havzalarından sorumlu eski Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Hamdi Orhan'ın yaptığı araştırmaya göre, son İstanbul orman yangınında açılan arazi 1.5 milyon metrekare ediyor. Ormanları yakılan bölgelerde arazinin metrekaresi 15 milyon lira. Dolayısıyla yakılan ormanlardan ortaya çıkan arazinin parasal değeri 22.5 trilyon lira tutuyor.

22.5 trilyon! Ne demek?

22 bin 500 milyar demek...

Bu gücün karşında kim durabilir? Arazi mafyası bunun yüzde 10'unu konducuya ya da villacıya satsa 2.3 trilyon lira eder.

Bunun yarısını partiye verir.

Diğer yarısı da mafyaya yeter.

Başbakanın "yanan orman alanında yapılaşmaya izin vermeyeceğiz" sözü de delinir gider. Başbakan kararlılığını göstermeli.

Hadi Başbakanımız, gösterin samimiyetinizi...


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr