kapat

ÇARŞAMBA 23 EYLÜL 1998

Güngör Mengi (e-posta:gmengi@sabah.com.tr )

Çiller nereye?

Fazilet Parsisi Genel Başkanı Kutan'ın estirdiği değişim rüzgârları sürüyor. Kutan "Dini, seçimde kullanmayacağız" dedi.

Seçimde ne yapacaklar?.

"Vvatandaşa ümit vereceğiz. Dürüst yönetim.. Herkese eşit haklar.. Ekonomi ve dış politika.. Ama dini motif olmayacak."

Fazilet Partisi'nin Refah faciasından gerekli dersleri çıkardığına dair işaretler artıyor.

Halk "din elden gidiyor" yalanlarından usandı. Çünkü din elden gitmiyor. Asıl bu gürültüde, barış içinde uygarlığı yakalama fırsatını heba ediyoruz.

Fazilet'in yeni yönetimi, din sömürüsü ve türban kavgası ile iktidara gelinemiyeceğini görmüş, ülkenin gerçek sorunları üstünde politikalar üretmenin daha faziletli başarılar getireceğini görmeye başlamıştır.

FP Genel Başkanı Kutan, türbanı Fazilet'in elinden kaparak bayrak yapan Çiller'i tasvip etmediğini söylüyor ve ekliyor:

"Biz zıtlaşma olmasın diye geri planda olmaya razıyız. Provokatörler devreye girerse aşırı reaksiyonlar olabilir.."

Evet, bu meşum rolü şimdi Çiller üstlendi.

Refah'ı iktidar yapmamak garantisini vererek aldığı oylarla Refah'a devleti teslim edip halka ihanet eden Çiller, şimdi din sömürüsünün gözü kararmış bir militanı olarak Demokrat Parti ve Adalet Partisi'nden devraldığı mirası tüketiyor.

Siyaset sahnesine renkli eşarplarla çıkan kolej edalı bu pozcu kadın, oy hesabıyla üniversiteleri yangın yerine çevirecek dinamitin fitilini ateşlemek için türban dağıtıyor.

Siyasetinin iflâs ettiği her noktada bir büyük güce çılgınca saldırdı.. Önce büyük sanayiciler ve işadamları, sonra ordu, sonra medya..

Şimdi de cumhuriyetin, çoğulcu demokrasinin ve çağdaş yaşamın temel direği olan laikliğe saldırıyor.

Serveti gibi siyasi hedeflerinin de şaibeli olduğunu halkın bildiğini anlamıyor.

Kişiliği ve niyetleriyle kirlettiği baş örtüsü ile cami duvarı dibinde siyaset yapan Çiller'i Allah ıslah etsin..

Parlamentosu ile yargısı ile sistemin tasfiye edemediği bu kadını, galiba sonunda kendisi yok edecek!

Silâh manyaklığı

Silâh suç, ölüm, felâket demektir.

Bireysel silâhlanmanın esenlik getirdiği hiç bir toplum yok dünyada.. Silâh taşıyan insan, içindeki sırtlana teslim oluyor.

Ankara'da eski bir hastane yöneticisi olan Dr. Mehmet Duygulu, çöp yüzünden tartıştığı komşusunu silâhını çekerek kurşunları.

Gördüğü kan onu kendine getirdi ve doktor olarak işinin insanları yaşatmak olduğunu hatırlayıp vurduğu adamı kurtarmak istedi.

Ama iş işten geçmişti ve katil olmuştu.

Dün de İstanbul'un Kâğıthane semtinde Ersin Usta, tabancasını gösterirken kazayla arkadaşının 4 yaşındaki yeğenini vurdu.

Çocuk ölemle pençeleşiyor..

Türkiye'de 800 bin ruhsatlı silâh var. İzinsiz olanlarla birlikte 2 milyon..

Bu silahlar masum insanlara zarar vermekle kalmayıp çeteleşmeleri ve şiddeti de besliyor.

Doktor bile öldürüyor.. Toplumsal cinnetin son aşaması bu. İktidar silâhsızlanma yolunda artık ciddi adımlar atmalıdır.

Ve ilk karar olarak da memurlara taksitle tabanca satışından vazgeçilmelidir.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr