PAZARTESİ 17 AĞUSTOS 1998
ZUHAL ERGÜZEL (SHA)
Parlak bir kariyeri vardı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'nden mezun olduktan sonra meslek olarak bankacılığı seçmişti. Askerden geldikten sonra Sümerbank'ın Zincirlikuyu Şubesi'nde çalışmaya başladı.
Avcılar'da ailesiyle yani kız kardeşi, annesi ve babasıyla birlikte oturuyordu. Bankacı Sokak G Blok'ta kendilerine ait şık döşenmiş bir daireleri vardı. Çevrede sevilen sayılan insanlardı.
Ama İbrahim'in bir sorunu vardı. Sık sık ailesiyle tartışmasına neden olan, onu çevresinden koparan, arkadaşlarından, sevdiklerinden uzaklaştıran bir sorun. Cinsel tercihi farklıydı genç adamın. Herkes biliyordu bunu. Ama onun bu farklı tercihinin kimseye bir zararı yoktu. Kimseyi rahatsız etmemişti. Yalnızca farklılığından utanmış, içine kapanmıştı. Başını önüne eğiyordu arkadaşlarının, dostlarının yanından geçerken.
Ailesi görmüş geçirmiş modern bir aileydi ama kolay değildi. Bir annenin, bir babanın evladının eşcinsel olduğunu, kendi hencinslerini arzuladığını kabullenmesi kolay değildi. Üzülüyorlardı, hem de çok üzülüyorlardı. Ama yapacak bir şey yoktu. Bunu biliyorlardı. Hiç karışmamayı seçtiler.
Bir hafta önce Silivri'ye yazlığa gitti Şarmanlar. İbrahim ile kız kardeşi Şadiye evde kaldı. Perşembe gecesi Şadiye Ümraniye'de oturan bir arkadaşına gidecekti. Gündüz konuşmuşlardı. Gece bir ara telefon etti. Telefona cevap vermemişti İbrahim. Ertesi gün işe gider gitmez bu kez çalıştığı bankadan aradı ağabeyini. Yoktu. Artık merak etmeye başlamıştı. Gün boyu elinden düşmedi telefon. Ev iş, cep telefonu... Hiçbirinden yanıt alamamıştı.
Öğlene kadar dayandı. Öğle saatlerinde izin alıp evine doğru yola çıktı. Eve vardığında saat 16.00 idi. Daire kapısına yaklaştığında evden müzik sesi geldiğini duydu rahatladı biraz. Ağabeyi evdeydi. Zili çaldı ama kapı açılmadı. Kendi anahtarıyla girdi eve. Bangır bangır müzik çalıyordu. Salona girdiğinde televizyonun da çalıştığını gördü. Sonra koltuğun arkasında boylu boyunca uzanmış yatan ağabeyini fark etti. Koca bir kan gölünün ortasındaydı genç adam. Çırılçıplaktı ve delik deşik edilmişti.
Çığlıklar atmaya başladı genç kız. Gördüğü manzara karşısında dehşete düşmüştü. Çığlıklarına komşular yetişti. Polis çağırıldı hemen.
Kısa bir soruşturma ile ilk ipuçlarına ulaştı polis. Genç adam eşcinseldi. Arkadaşlarına "Muharrem" diye birinden söz etmişti. İçine kapanmadan, herkesle selamı sabahı kesmeden önce... Duyguları çok normal gelmişti ona. Muharrem'i çok sevdiğini, birlikte olmak istediğini söylemişti. Sonra; insanların kendisi ile ilgili düşüncelerini hissettiğinde, dışlanmaya başladığını fark ettiğinde önce o selamı sabahı kesmişti.
Onu öyle kabullenen arkadaşlarıyla bile görüşmüyordu. O gece evlerinden gelen yüksek sesle çalınan müzikten rahatsız olmuştu komşuları. Ama arada sırada olur böyle şeyler deyip kulaklarını tıkamışlardı bu gürültüye. Şikayetçi olmak akıllarına bile gelmemişti.
Gece yarısı evine gelen bir apartman sakini, biri uzun saçlı iki yabancı erkeğin evden çıktığını görmüştü. Sonra sabaha karşı 04.00'te ise uykusu kaçtığı için uyanık olan başka bir komşu İbrahimler'in evinden çıkan biri uzun saçlı üç kişinin koşarak merdivenleri inip binadan uzaklaştıklarına tanık olmuştu. Yine de kötüye yormamıştı. Müzik sesi devam ediyordu. "Gençler eğleniyor" diye düşünmüştü.
Sonra ertesi gün akşamüstü Şadiye'nin çığlığıyla koşmuşlardı o eve. İbrahim tam 60 yerinden bıçaklanmıştı. Sehpanın üzerinde meyve suyu ve bira kutuları vardı. Bir de sigara izmariti.
Ambarlı Araştırma ekipleri sigara izmaritini en önemli delil olarak araştırılmak üzere laboratuvara gönderdiler. Bu arada Murat Özaslan isimli bir şüpheli ile İbrahim Şarman'ın kız kardeşi ve adı açıklanmayan bir kadın gözaltına alındı. Şimdi polis iz peşinde. Kendinden başka hiç kimseye zararı bulunmayan bu genç adamı böylesine hırsla bıçaklayan, delik deşik edecek kadar nefret eden katili yakalamaya çalışıyor.