kapat

SALI 04 AĞUSTOS 1998

Zeynep Göğüş (e-posta:zgogus@sabah.com.tr )

Ümidi sakatlamak...

Kinlerin ve günahların pişmanlıkla bohçalandığı yerler değil midir yoksa cezaevleri? Öyle olması gerekir, ama affa karşı çıkanlar soruyorlar: "Onbinlerce katili, hırsızı ve düzenbazı hiçbir önlem almadan halkın arasına salarsak bu adamlar dışarı çıkar çıkmaz yine aynı suçları işlemeyecekler mi?..."

Haklı bir soru... Ama benim merak ettiğim konu da şu: Bu adamlar aynı suçları tekrar tekrar işleyeceklerse, o vakit içeride on gün, on ay, on yıl kalmışlar ne fark eder ki?

Cezaevlerinin ıslah edici olmaları gerekmez mi? Günümüzde geçerli olan insan hakları sözleşmeleri suçluların ruhsal dengeye kavuşturulmalarını öngörür. Bizim cezaevlerine ise sağlam giren bazen kafadan, bazen da bedenen sakat çıkıyor, eğer içerde ölmezse tabii...

İki mahkum annesi, ikisinin de gözü yaşlı demeye bilmem ki gerek var mı? Oğullardan birinin adı Ümit, diğerininki Barış. Biri Ege Üniversitesi Konservatuvar öğrencisi, diğeri 9 Eylül mühendislikten. 1995'deki Gazi olaylarının ardından İzmir'de gözaltına alınıyorlar. DHKPC öğrütünün üyesi olmakla suçlanan çocuklar Buca Cezaevi'nde iken ayaklanma başlıyor. O gün bugün Ümit belinden sakat, arkadaşları koğuşun kapısını söküp üzerine yatırıyorlar bazen onu. Barış ise başına yediği darbelerden dolayı komaya girip ölümden dönmüş. Anneler çocuklarının tomografisinin çekilmesini istiyor ama izin yok buna.

Bu arada Ümit ve Barış'la ilgili kararı Yargıtay bozuyor, fakat DGM yine onaylıyor. Ümit'in annesi Ayşe Yıldırım, "Mahkemeye getirip götürürken yine başına vurmuşlar çocuğumun" diyor.

Cezaevlerindeki sorunları Adalet Bakanı da açıkça kabul ediyor, savcılar da. O halde ne bekleniyor? ABD'nin Ohio eyaletinde 444 cezaevi için zorunlu standard kuralları belirleyen hukukçu Melda Türker'in önerileri dikkat çekici. Türker, Türk infaz sistemine uyarladığı Zorunlu Standart Kurallarını Adalet Bakanlığı'nun ölçü olarak kullanmasını istiyor. (Bk Yeni Türkiye, İnsan Hakları özel sayısı). İnsan hakları sözleşmelerine taraf olan Türk devletinin, bu kurallara zaten uyması gerekiyor.

Cezaevindeki minimum standart kurallar, yangına karşı önlemden yemek mönüsüne kadar yüzlerce değişik konuyu içeriyor. Bu kurallara uyulmadığı takdirde ilgili kamu kuruluşu çok yakında Avrupa ve Türkiye'deki mahkemeler tarafından verilecek yaptırımlı kararlara hedef olabili!r. Melda Türker'in de değindiği gibi, küreselleşmenin böyle bedelleri de var.

Kaldı ki, barışı ve ümidi sakat bırakarak ne elde edebiliriz?


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr