kapat

PERŞEMBE 16 TEMMUZ 1998

Asaf Savaş Akat (e-posta:aakat@sabah.com.tr )

Dünyanın anlamı

Türkiye her zamanki gibi siyaset tartışıyor. Kasım'da seçim olacak mı? Memur maaşlarına yüzde 20 zam yeterli mi? Hükümetin ne kadar ömrü kaldı? Erken seçimde parlamento aritmetiği değişir mi?

Neyse ki Fransa Dünya Kupasını kazandı. Gündeme yeni konular geldi. Şanslı bir azınlık maçı Paris'te seyretti. İlk seksen bine giremeyenler televizyonlarının başında o heyacanı yaşamaya çalıştılar.

Fransa'nın 3-0 galibiyeti etkileyici idi. Tereddüte yer bırakmadı. Fransızca bir tabirle, Brezilya'yı "sürklase" ettiler. Ardından, bu sonucun ne anlam taşıdığı hakkında yoğun spekülasyon başladı.

Neticede bir futbol maçı diye düşünebilirsiniz. Doğru. Ama sıradan bir olayın çok ötesinde anlamlar atfedildiğini görüyoruz. Kupa finali insanların cevap aradığı bazı soruların yeniden sorulmasına olanak tanıdı.

Örneğin, Fransız takımında oynayan oyuncuların etnik ve dini kökenleri aniden öne çıktı. Soru çok açık. Etnik Fransızların azınlıkta olmaları acaba bu sonucta etkili oldu mu? Oldu ise, 21.inci yüzyıl için bu ne gibi anlamlar taşıyabilir?

Futboldan yola çıkıp aniden kendimizi bir siyaset tartışmasının içinde bulduk.

TEORİK SORUNLAR

Toplumla ilgilenenler için, pek çok teorik soru var. Bir futbol maçının sonucu toplumsal ve siyasi gelişme hakkında önemli işaretler verebilir mi? Yapısal unsurlarla konjonktürel unsurları nasıl ayırdederiz?

Okuyucularım bu tür konuları sevdiğimi bilirler. Hemen alternatif senaryolar yazabiliriz. Cezayirli müslüman Zidane bir gün önce gün hastalanmış olsun. Belki de Brezilya maçı berabere bitirip penaltılarla kupayı alabilirdi. O takdirde aynı tefsirleri yapabilir miydik?

Fransa gibi farklı etnik kökenden oyuncuları olan Hollanda aynı performansı gösteremedi. Etnik olarak homojen Hırvatistan Hollanda'yı yenip dünya üçüncüsü oldu. Demek ki dünya kupasından açıkça birbiri ile çelişen iki farklı işaret okuyabiliriz.

Bir başka soru. Fransız milli takımının gücü ülkenin jakoben geleneğinden ve üniter-merkeziyetçi devlet yapısından mı geliyor? Öyleyse neden daha önce hiç finale çıkamadılar? Tersi gelenekten gelen Almanya ve İtalya'nın gerisinde kaldılar?

Acaba Fransa'nın esas gücü 1789 Devriminin simgelediği özgürlükçü geleneğinden mi kaynaklanıyor? Türkiye'ye ders çıkartanların işin özgürlük boyutunu sessizce geçiştirdiklerini izliyorum.

AVRUPA'NIN ZAFERİ

Kendi hesabıma Fransa'nın şampiyonluğuna çok sevindim. Galatasaray Lisesi mezunu olduğumu hatırlatırım. Yani Fransız kültürü ile genç yaşta tanıştım. İlk öğrendiğim yabancı dil Fransızca oldu.

Ayrıca kendimi Avrupalı hissediyorum. Şu anda Türkiye'nin AB ile yaşadığı sorunlar nedeni ile bu duygularım değişmedi.

Yari finale çıkan dört takımda üçü Avrupalı idi. Avrupa'da futbol neden böyle güçlü? Çünkü Avrupa'nın siyasi ve ekonomik kurumları buna olanak tanıyor.

Dünyamızda yetenek artık ikinci planda. Mühim olan yeteneğin iyi kullanılmasına izin verecek kurumsal çerçeveyi kurmak. İnsanların yüksek verimle çalışmalarına olanak tanıyan disiplin ve zihniyeti tesis etmek.

Son soru. Acaba Zidane, Djorkaeff, vs. Türkiye'de yaşasalar, bizim takımımız aynı sonucu elde eder miydi? Kupanın bir başka anlamı da bu soruda gizli.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr