kapat

PERŞEMBE 16 TEMMUZ 1998

Cengiz Çandar (e-posta:ccandar@sabah.com.tr )

Muhteşem buluşma

Piyanonun tuşuna son büyülü parmak darbesini vurduğu anda, harikulade orkestra da, efsanevi şefi ile mükemmel bir uyum halinde aniden duruverdi; ve tıklım tıklım dolu koca salon, bir anda büyük bir uğultu ve bravo haykırışlarıyla ayağa fırladı. Alkışlar dinmek bilmiyordu...

Nihayet müziğin dev ismi Kurt Masur onu bir kez daha çalması için piyanonun başına davet etti. Geldi, piyanonun başına oturdu ve New York Filarmoni'nin karargahı sayılan Lincoln Center'ın Avery Fisher Hall'indeki muazzam tezahürat, yerini herkesin gözlerini piyanonun tuşlarına birkez daha eğilen genç adama diktiği, yere düşşe işitilecek bir sessizliğe terketti. "Rapsody in Blue"yu bu kez bambaşka bir yorumla, caz üslubunda çaldı. Orkestra şefliğinin 50'inci yılını idrak eden büyük Kurt Masur, ancak tarihte yer alacak virtiözlere verebileceği bir imtiyazı ona verdi. Anlı şanlı New York Filarmoni Orkestrası'nın sanatçılarını yerinden kımıldatmadan, ona solo imkanı tanıdı. 43 yaş küçük olan, neredeyse torunu yaşındaki piyaniste sevgi dolu nazarlarla bakarak ve ancak kendisi gibi büyük şahsiyetlerden beklenebilecek bir alçakgönüllülükle, sahnenin önüne bile gelmeden kemanların arasında ayakta durarak, dünyanın yeni tanımakta olduğu bu "harika çocuğu" izleyicilerle başbaşa bıraktı...

Salona serpilmiş birkaç Türk, mutlulukla şaşkınlık arasında gidip geliyordu. O çılgınca tezahürat sürerken, sahneye doğru yürüdüğünde, dinleyiciler arasında Türkiye'nin BM Baştemsilcisi Volkan Vural gözüme ilişti. Birbirimize gururlu nazarlar fırlattık. Bir vatandaşımız "Müziğin erişilmez kalesi"ni işte fethetmişti ve müziğin kurdu, oldukça temkinli Lincoln Center müdavimlerini kendinden geçirip, havalara fırlatmıştı...

Amerika'nın, doğum tarihi 1842 olan en eski senfoni orkestrası ve dünyanın tartışmasız üç büyüğünden biri sayılan New York Filarmoni, eski şeflerinden Leonard Bernstein anısına düzenlenen konseri, George Gershwinin ölümsüz eseri "Rapsody in Blue" ile kapatıyordu. Gustav Mahler, Arturo Toscanini, Leonard Bernstein, Zubin Mehta gibi şefleri tanımış onlarla büyümüş, onları büyütmüş olan bu orkestranın son sekiz yıldır ve öyle görünüyor ki 20'inci yüzyıldaki son şefi Kurt Masur ve New York Filarmoni ile, hem de Lincoln Center'da çalmak, ancak çok özel ve büyük sanatçılara mahsus bir özellik. Ve, işte konserin son parçası Rapsody in Blue'yu herkesin elindeki broşürde "Türk piyanist" diye sunulan, tam bir sayfanın ayrıldığı, fotoğrafının üzerinde, "Tuşların üzerindeki çılgın adam, kendisi için müzikte sınır tanımayan bir icracı, havai fişekleri ateşleyecek tekniğe sahip" yazısıyla tanıtılan 28 yaşındaki Fazıl Say çaldı ve galiba New York'ta, New York Filarmoni ile solo yapan ilk Türk sanatçısı oldu. Ne onur ve ne mutluluk...

Bir gün, bugünden yıllar önce, bir gün eski dostum Ahmet Say uğradı. Oğlunun çok iyi bir piyanist olduğunu söyledi ve tanıtımı için yardımımı istedi. Onu kırmadım ama bir babanın oğlu için abartmalı düşünceleri olabileceği aklımdan geçtiğimden çok fazla da gayretim olmadı. Ve, hayatın güzel intikamı... New York'ta Fazıl Say'ı ayakta alkışlayanlar Büyükelçi Vural ile birlikte kuliste mahçubiyet ve hayranlık karışımı bir duyguyla kutlayanlar arasındaydım...

Kurt Masur ayrı bir yazı konusu. 1989'da Berlin Duvarı yıkılırken, Doğu Almanya'daki baskı rejimine kafa tutan Leipzig Senfoni Orkestrası'nın dünya çapında sayılan şefi idi. Doğu Almanya'nın en saygın ismiydi. Doğu Berlin'deydim ve onu görmek ve tanımak için Leipzig'e gitmeye kalkışmıştım. Kısmet, 9 yıl sonra New York'ta görmek imiş...

Fazıl Say'ın, onun yönetimindeki New York Filarmoni ile buluştuğu, bu özelliğe sahip ilk Türk olduğu o tarihi günde. O "muhteşem buluşma"da...


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr