kapat

PERŞEMBE 16 TEMMUZ 1998

Can Ataklı (e-posta:ataklic@sabah.com.tr )

Paris'te kültür turu

Paris'te Dünya Kupasını izlenimleri genellikle maçlarla, stadlarla, halkın günlük yaşamıyla ilgili olunca bazı entellektüel dostlar "İyi hoş da, Paris'te hep böyle gezdiniz mi, faydalı bir şeyler yapmadınız mı, örneğin müzeleri falan gezmediniz mi?" diye takıldılar.

Eh, haksız değiller, Paris özellikle orta ve yakın dönem tarihin en görkemli kentlerinden biri. Fikir ve kültür hareketlerinin başkenti. Sayısız müzeleri, tarih ve kültür fışkıran merkezleri ile çok önemli bir yer.

O zaman öncelikle "Bu geziyi niçin yaptığımızı" anlatayım, böylelikle bazı merakları da gidereyim.

Zafer Mutlu ile 22 yıldır, Selahattin Duman ile ise tam 19 yıldır aralıksız arkadaşız dostuz. Ve bunca yıl içinde bir kere bile ve hatta bir günlüğüne bile üçümüz birlikte tatil yapamadık.

Bundan 4 ay önce Zafer Mutlu "Dünya Kupası'na gidelim. Çeyrek finalden itibaren bütün maçları izleyelim" dedi. Hemen harekete geçtik. Basın kontenjanlarının dışında normal bilet almak üzere Paris'teki organizasyon komitesine adlarımızı ve istediğimiz maç biletlerini yazdırdık. THY'den gidiş dönüş biletlerimizi aldık. Ancak bizim istediğimiz tarihlerde Paris'te otel bulmak çok zordu. Bunun üzerine 10 gün kalacağımız bir ev aramaya başladık. İki ay önce onu da bulduk. Önceki hafta Cuma günü Paris'e uçtuk, geçen pazartesi günü de döndük.

Müze gezileri

Paris'e ilk kez 1987 yılında gitmiştim. O zaman kenti hiç bilmiyorum tabii, ama elimizde başta Luovre olmak üzere bütün müzelerin, tarihi binaların, kültür merkezlerinin listesi var.

Bir solukta hepsini gezmek istedim ama ne mümkün. Ancak Louvre'un bir bölümü bitebildi.

Daha sonra 1989'da, Fransız İhtilali'nin 200'üncü kutlama törenlerine gittim. Muhteşem bir gezi olmuştu. Çünkü her yıl büyük coşkuyla kutlanan 14 Temmuz Fransız İhtilali 200'üncü yılında daha bir görkemliydi.

Bu gezi sırasında Louvre'u tamamlama, Pompideu Kültür Merkezi, Picasso'nun evi, Petit Palas'ta o sırada açılan Güney Amerika sanatları sergisini izleme şansı bulmuştum.

Daha sonraki gidişlerimde de Paris'teki müzelerin elbette tamamını değil ama büyük bölümünü gezdim. Eyfel Kulesi diye sorarsanız, ona bir hevesle ilk gidişimde tırmanmıştım, bir daha gitmedim, nedense uzaktan bakmak daha hoş geliyor.

Dünya Kupası için gittiğimizde ise bu kez Müze Dorsey'i gezmeyi planlamıştık ve başardık. Pompideu kültür merkezi ise uzun süredir bakımda olduğu için kapalıydı. Bu merkezi mutlaka birkez daha görmek istiyordum. Çünkü tarihin fışkırdığı Paris'te, ultra modern tekniği ile entellektüellerin tepkisini çeken bu yapıya hayran kalmıştım. Zaten entellektüeller de binanın ve içindekilerin görkemine değil, ultra modern olmasına karşı çıkıyorlar.

Kısacası, Ernest Hemingway'in dediği gibi "Paris bir şenliktir." Zaman zaman oturduğunuz kahvenin bile bir müze kadar değerli, tanıştığınız ve sıradan sandığınız kimi insanların derya gibi engin fikirli olduklarına tanık olur ve şaşırırsınız.

Cumhurbaşkanı Chirac

İnsan bazen çok kıskanç oluyor. Ama bu kıskançlık kötü anlamda değil, belki de doğru kelime imrenmek. Dünya Kupası yarı final ve final maçlarında izlediğim Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ı çok kıskandım ya da çok imrendim.

Bir Cumhurbaşkanı düşünün, tribünde yerini almış, boynuna Fransa bayrağını sarmış, onbinlerce seyirciyle birlikte ayağa fırlıyor, "Allez la blue" diye bağırıyor. Sonra maçtan sonra futbolcularla birlikte o müthiş coşkuya katılıyor, onlara sarılıyor. Futbolcuların önündeki sete çıkıp kendisine arkalarını dönmelerine aldırmıyor bile, çünkü futbolcular o sırada kupanın gerçek sahibi Fransız halkını selamlıyor. Chirac'ın etrafında mutlaka bir koruma duvarı var, ama farketmiyorsunuz bile, kimse itilip kakılmıyor.

Demokrasi içinde pekçok inceliği de barındıran bir kavram. Ve kıskandığımız ülkeler halkıyla böyle bütünleşen, onların sevincine kimseyi rahatsız etmeden ve komplekse kapılmadan katılan liderler çıkarabildiği için demokrasiyi koruyup geliştirebiliyor.

Hükümet bozulur mu?

Yeniden kendi siyasetemize dönmek açıkçası insanda çok hoş duygu uyandırmıyor. Ama ne yapalım ki bizim gerçeğimiz de bu. Son günlerde ardaarda gelişen olaylara bakınca Hasan Cemal'in dünkü yazı başlığındaki gibi işler tam arapsaçı. Vatandaş olarak da, siyaseti izleyen gazeteci olarak da ve hatta siyasetçi olarak da neler olabileceğini kestirmek zor. Ancak anladığım kadarıyla Yılmaz da ne kadar doğru ve cesur olursa olsun, uygulamaya koyduğu ekonomik kararları sürdüremeyeceğini biliyor. Bu nedenle ortaya atılan seçim sözlerinden yararlanarak kısa bir süre sonra hükümeti bozmak ve seçime kendi başbakanlığında gidebileceği yeni bir hükümet kurmak isteyebilir. Birkaç hafta içinde geniş tabanlı ve bu yılın sonuna kadar seçim kararı almış yeni bir hükümetle karşılaşmak kimseyi şaşırtmamalı.

İnsana verilen değer

Fransa'nın Dünya Şampiyonu olduğu geceyle ilgili bana ilginç gelen bir olayı nakletmek istiyorum. Bu olay, 15 kişinin ağır yaralandığı, kadın sürücünün kullandığı otomobil olayından bir saat kadar önce olmuştu.

Maçtan sonra çılgın eğlenceler arasında kalabalığın en çok olduğu Concord Meydanı üzerinden Champs Elysees'e ulaşmaya çalışıyoruz. Onbinlerce insan akın akın gidiyor.

Champs Elysees'in hemen başında bir kadın fenalaştı ve yere düştü. Yanındaki arkadaşı yere eğildi ve kadını başından tutarak korumaya çalıştı. Ancak doğal olarak kalabalık görmediği için yerde yatan kadın ciddi bir ezilme tehlikesiyle karşı karşıyaydı.

O anda, nereden çıktığını farketmediğimiz 15 kadar polis belirdi. Yatan kadının etrafında halka oluşturdular ve kalabalığın kadının üzerinden geçmesini engellediler. Tam 5 dakika sonra, bir milyon kişinin yürüdüğü Champs Elysees'in tam ortasından bir ambulans geldi. Yerde yatan kadına ilk müdahale yapıldı ve daha sonra hastaneye götürüldü.

Bunu yazmamın nedeni şu: Biz demokrasi, insan hakları, insana saygı deyince hep başka şeyleri hatırlıyoruz. Oysa bu olay bana insana verilen gerçek değerin simgesi olarak göründü.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr