kapat

PERŞEMBE 16 TEMMUZ 1998

Olan Jülide'ye oldu

Jülide 2.5 yaşında. Boşanma aşamasındaki anne babasının kavgasında, babası öldü. Dedesi ve annesi cinayet iddiasıyla hapiste. Jülide'yi babaannesine teslim ettiler. O her şeyden habersiz, anne babasını bekliyor

VAHİT İŞBAŞARAN (SHA)

Hülya Karagöz güzeldi güzel olmasına ama şanssızdı... Güzelliği başına hep dert açtı. Bahtı güzel değildi Hülya'nın. Yıllar önce; daha 18 yaşındaydı... Sokakta gencin biri laf attı ona. Pis bir şeyler söylemişti. O kızgınlıkla gidip ağabeyine anlattı olayı. Ağabeyi Mehmet çok sinirlendi. Gidip diklendi Ali Kızmaz adlı gence. Özür dilemesini istedi Hülya'dan. Ama Ali dönmedi sözünden. Serde delikanlılık vardı, "Söyledim ne olmuş" deyip kestirip attı.

"Keşke söylemeseydim"

Mehmet Karagöz çılgına döndü. Sapladı bıçağı girdi cezaevine. Hülya günlerce, aylarca pişmanlık gözyaşları döktü. "Keske ağabeyime söylemeseydim" diye yiyip bitirdi kendini. Tüm duygularına gem vurdu. Kendini eve kapattı rahibe gibi. Sonra 4 yıl kadar önce bir yerlerde Gürkan Özdemir'le göz göze geldi. Bir bakış, bir gülüşle paylaştıkları sıcak duyguları evliliklerinin temeli saydılar, muhteşem bir düğünle evlendiler. Lüleburgaz günlerce konuştu düğünü.

Sonra bir de kızları oldu, Jülide... Dünya tatlısıydı. Özellikle babaannesi çok düşkündü Jülide'ye. Sonra büyü bozuldu. Geçimsizlik başladı. Kıskançlık, kişiliğini ispat etme çabası, arkadaşlarla geçirilen fazladan saatler hep sorun olmaya başlamıştı aralarında. Bu arada Jülide de sürekli babaannesinin yanında kalmaya başlamıştı. En azından onun etkilenmesini istemiyorlardı bu kavga dövüşten. Tartışmalar kavgaya dönüşmeye, hırsla kalkan eller karşısındakini incitmeye başlayınca Hülya dayanamadı daha fazla. Bir sabah kızını da alıp terk etti evi. Ardından da boşanma davası açtı.

Son kez konuşmak istedi

Dün boşanma davaları görülecekti. Önceki gece yarısı karısının kaldığı eve gitti Gürkan. Zaman zaman hırsına yenik düşüp karısını incitiyordu ama seviyordu da kendince. Ayrılmak istemiyordu. Belki son bir kez konuşmak istemişti. Hülya kapıyı açmayınca kırdı kapıyı. Yani konuşma daha başından gergin başladı. Bağırıp çağırdılar birbirlerine. Sonra ne oldu bilinmez sarıldı Hülya'nın boğazına. Hülya can havliyle pencereye koşup avaz avaz bağırdı. Babasının evi tam karşıdaydı. İsmet Karagöz derin uykusundan kızının çığlıklarıyla uyandı. Kızı yardım istiyordu. Öylece fanila külot, ayaklar çıplak fırladı sokağa. Eline de bir bıçak almıştı. Eve girdi. Bağrışmalar birkaç dakika sonra kesildi. Pencerelere üşüşen komşular bir anda sokağa hakim olan o ölüm sessizliği ile ürperdiler. Biraz sonra Hülya, kardeşi Menderes'in kollarında göründü. Genç kadın baygındı. Elinde bulunan bıçak evlerden yansıyan ışığın altında parlıyordu. Kanlıydı.

Bıçağı kim sapladı?

Olay yerine yetişen polisler arabaya bindirip doğruca hastaneye götürdüler onu. Babasını da karakola. Gürkan ölmüştü. İçeride o üç kişi arasında ne olup bittiğini kimse bilmiyordu. Babası önce damadını Hülya'nın bıçakladığını söylemiş sonra da ifade değiştirip "Damadımı ben öldürdüm" demişti. Hülya da babası ile aynı ifadeleri vermişti. Hakim delillerin tam olarak toplanamadığını göz önüne alarak ikisini de tutukladı. Jülide ise annesinin isteği ile babaannesinin evine gönderildi.

Yaşlı kadın büyük bir sevgiyle bağrına bastı torununu. Ama gelinini ve dünürünü affetmeye hiç niyetli değildi. Bunlar insan kasabı diye feryat ederek gözyaşı döktü oğlunun ardından. Oğlunun tek suçu Hülya'yı, karısını çok sevmekti. Ona göre Hülya anlamamıştı bu sevginin büyüklüğünü. Ona sahip çıkacağına hep kaçmıştı sevgiden.

Ama Jülide'si, oğlundan ona hatıra kalan tek şey olan Jülide'si anlayacaktı. Babasının onu ne kadar sevdiğini anlayacaktı. Sımsıkı sarıldı torununa...


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr