CUMARTESİ 30 MAYIS 1998
MEHMET SERBES-SIRRIBERK ARSLAN (SHA)
Malatya'da yaklaşık 10 yıldır şifa dağıtıyorum diye insanları kandıran sahte ve sapık şehy Ramazan Durak kurbanlarının sayısının çoğunluğu genç kız ve kadın 300-400'ü bulduğu belirtildi. 15 yaşındaki D.İ.'nin babasının şikayeti üzerine ortaya çıkan sahte şeyh rezaletinin boyutları genişlerken, tutuklanan sahtekarın kurbanlarının çevre ve aile baskısından korktukları için ortaya çıkamadığı belirtildi. Sahte şeyhin muska yazmak ve ders vermek bahanesiyle dergah haline getirdiği evine davet ettiği bazı erkeklerle de ilişkiye girdiği ileri sürülüyor.
Sapık şeyhi, savcılığa şikayet ederek yakalatan D.İ.'nin babası İsmail İlterin, kendisinin de çeşitli suçlardan cezaevine girip çıktığını, ancak bunlar arasında yüzkızartıcı bir suç bulunmadığını söyledi. İlterin şöyle dedi:
"İnsan namusu için yaşar. Ben şerefsiz bir insan değilim. Ben bu namussuzu yakalatmakla bu cesareti göstererek hem kendi kızımı, hem de yüzlerce tuzağa düşürülmüş masum ana yavrusunu kurtardım. Sahte şeyhi daha önce veya benim şikayetimden sonra öğrenip de davacı olmayan şerefsizler utansın. Onun cezasını aslında ben kendi elimle verecektim. Ama kendime hakim oldum, şerefsizi denk düşürüp ağzına kurşun boşaltamadım."
Durak'ın icraatlarının yalnızca Malatya ile sınırlı olmadığını; Elazığ, Adıyaman, Antalya'da da kollarının bulunduğu iddia eden İlterin, "Tuzağına düşürdüklerini buralardaki dergah adı altında bulunan pislik yuvalarına gönderiyormuş" dedi.
Ramazan Durak'ın kandırdığı 14 yaşındaki D.İ. de sahte şeyh ile lise 1'inci sınıfa giderken Sevgi adlı bir arkadaşının aracılığıyla tanıştığını söyledi.
Arkadaşının kendisini telefon ile arayıp Ramazan Durak'ın yanında olduğunu, zor durumda bulunduğunu ve gelmesi gerektiğini söylemesiyle olayların başladığını belirten D.İ. şunları söylmedi:
"Arkadaşım adres verip gelmem için ısrar etti. Eve gittiğimde Ramazan Durak bana ilk olarak 'Ailen ne iş yapıyor? Zengin misiniz? Fakir misiniz?' diye sordu. Nakit paramız, annemin altınları, akrabalarımın kimler olduğu ve gelir düzeyimi sordu. Ben anlatıkça bunları kasete alıyordu. Benden 40 milyon lira ile bir deri mont istedi. 'İstediklerini getirmezsen aileni, gerekirse seni öldürürüz' diye tehdit etti. Ben harçlıklarımı biriktirip, arkadaşlarımdan borç alarak istediği para ile deri montu temin ettim.
Tuzağa düşürüldüğümü anladığımda ayrılmak istedim. Ancak beni ve ailemi öldüreceğini söyleyip okul çıkışında beni takip ettirdiği için korktum ve bir şey diyemedim. Her gidişimde bir şeyler istiyordu. Yiyecek, iççamaşırı, gömlek, çorap istiyordu. Oraya çok genç kız ve erkek geliyordu. Öğrenciler toplandığında Kuran'ı ters okuyup elinin baş parmaklarının tırnaklarını birbirine sürtüp kendinden geçiyordu. O anda meleklerin ve şeytanların yanına gelip emrine girdiğini söylüyordu."
Sapık şeyhin, evinde onlarca kedi beslediğini ve onlara "askerlerim" değini belirten D. İ., kendisine, "Atatürk'ü tanımayacaksınız" dediğini açıkladı. D. İ. Durak'ın, Salı ve Cuma günleri bayanlarla, Çarşamba ve Perşembe günleri de erkeklerle toplantı yapıldığını anlattı.
D. İ. gördüklerini şöyle anlattı:
"Tuzağına düşürdüklerine telefon ediyordu. Telefonda bir defa öksürürse bu 'sen gel' anlamında, kısa ıslık çalarsa 'gel ve para getir' demekti. Et, süt, yoğurt, yumurta ve kolanın yenilip içilmesinin haram olduğunu söyleyip 'Aç kalacaksınız. Allah'a yakın olacaksınız' diyordu. İki ay boyunca Salı ve Cuma dergaha gittiğim için devamsızlıktan okulda kaydım silinme noktasına geldi."
Durak'ın evine gittiği bir gün çok küçük yaşta bir kız çocuğu gördüğünü söyleyen D "11-12 yaşında ve adı Gizem'di. Elinden tutup 'Buralar sana göre değil, bir daha gelme' deyip evine götürdüm. Ramazan hoca bunu öğrenmiş Fadime adlı müridi ile birlikte elimi bağlayıp bacaklarıma elektrik vererek bana işkence yaptılar. Beni Elazığ Harput'a dergaha gönderecekleri tehdidinde bulundular. Cinsellik konusunda bana yaklaşmaya çalıştı, ama istediğini alamadı. Vücudumdan yararlandırtmadım. Ama yararlandığı kişiler vardı."