SALI 09 ARALIK 1997
Recep Tayyip Erdoğan neyin peşinde? İstanbul'un Refahlı Büyükşehir Belediye Başkanı ne yapmak istiyor? "Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlamız" sözünü hangi akla hizmet söylüyor? "Referansım demokrasi değil İslam'dır" lafını niye tekrarlıyor? Demokrasiden böylesine yoksun bir zihniyet dünyasının içini neden sergiliyor?
Neye hazırlanıyor?
Sır değil: Liderliğe...
Tayyip Erdoğan o yüzden Anadolu'yu il il dolaşıyor son aylarda. Gaziantep, Erzurum, Ağrı, Adana, Osmaniye demeden Türkiye'nin her yerine ayak basmaya çalışıyor. İlerideki büyük kongreye hazırlanıyor şimdiden...
Her gittiği yerde de sert konuşuyor, radikal mesajlar veriyor. Parti tabanını dalgalandırıp ismi yürüsün istiyor. "Hoca gibi sağa sola yatan adam değildir!" sözü tabanda kulağına çalındıkça da gizliden gizliye memnun oluyor.
Ama Hoca'yı kızdırıyor.
Bu da sır değil. Refah davası karar aşamasındayken, herkes sütre gerisine sinmişken, böylesine radikal bir söylemle ortaya çıkması, Erbakan Hoca'yı da, bazı Refahlılar'ın deyişiyle partinin tepesindeki "ihtiyarlar heyeti"ni de fena halde rahatsız ediyor.
Peki ama Tayyip Erdoğan niçin aldırmıyor? Hoca'nın duyarlığını hangi akla hizmet takmıyor?
Kimine göre öyle değil. Tayyip Erdoğan'ın bu çıkışları Hoca'yla danışıklı dövüş. "Bakın, partiyi kapatırsanız işler nerelere gider"in mesajı verilmek isteniyor.
Kimi de şöyle düşünüyor:
Tayyip Erdoğan, Hoca'nın kendisini genel başkan olarak görmek istemediğini gayet iyi biliyor. Bu nedenle kılıç kuşanmış durumda. Ok yaydan fırladığı için de Hoca'nın üzerine parti tabanının baskısını kurmak istiyor. Tabanın nabzına göre şerbet vermeyi özellikle parti yönetiminin suskunlaştığı son aylarda iyi başarıyor.
Derler ki taban, Tayyip Erdoğan'a hayran. Onu, tabandan yükselmiş, çekirdekten bir politikacı olarak gerçek bir partili olarak görüyor. Hatip olarak çok beğeniyor. Ayrıca, Refahyol Hükümeti sırasında Hoca'nın ve parti yönetiminin hatalarına katılmamış bir Refahlı olarak da tutuyor.
Yine derler ki, Tayyip Erdoğan bundan yararlanıyor. Erbakan Hoca'nın Başbakan olarak Milli Güvenlik Kurulu'nun bazı kararlarını imzalamasını, zamanında istifa etmemiş olmasını kendi parti politikasında üstü örtülü olarak kullandığı da söyleniyor.
Ama kimileri de Tayyip Erdoğan'ın çevresindeki danışman kadroların pek öyle profesyonel olmadığını, onun için kendisini fazla sert konuşturup hata yaptırdıklarını öne sürüyor.
Bu arada herkesin merak ettiği bir konu var:
Hoca kimi işaret edecek?
Bir başka deyişle:
Refah, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılırsa, kurucu genel başkan kim olacak?
Kimine göre Erbakan Hoca'nın Tayyip Erdoğan'a işaret etmesi uzak ihtimal. Kimileri de ihtiyatlı bir dille bunun mümkün olduğunu belirtiyor. Kuliste ağır basan olasılığa gelince:
Parti kapatılırsa, o zaman Hoca, partinin "ihtiyar heyeti"nden birini, örneğin Oğuzhan Asiltürk'ün, Recai Kutan'ın ya da "Fehim Adak'ın kurucu genel başkan olmasını isteyecek. Böylece yeni partide bir geçiş dönemi açılacak. O dönem içinde, yani olağan büyük kongreye kadar Hoca ya birini genel başkanlık koltuğuna hazırlayacak, ya da tabandan gelen mesaja göre bu işi kongre delegelerine bırakacak.
Hangisi?..
Bu sorunun yanıtını şimdiden kestirmek güç.
Peki, kendini genel başkanlık koltuğuna hazırlayan başka hangi isimler var partinin genç kuşağından?
Abdullah Gül...
Melih Gökçek...
İkisinin de adı geçiyor tabii. Ancak her ikisi de bugün için parti tabanında güçlü değiller. Bu arada Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in yeterince İslamcı olmayışı da parti içi yarışta bir dezavantaj olarak gösteriliyor.
Şu da söylenebilir:
Tercih parti tabanına bırakılırsa, Recep Tayyip Erdoğan rakipsiz kalır! Duyumlar, bu yargıda gerçek payı olduğunu gösteriyor.
Peki, Tayyip Erdoğan liderlik koltuğunu doldurabilir mi? Bu konuda özellikle partinin deneyimli isimlerinin genellikle olumsuz düşündükleri dikkati çekiyor.
Deniyor ki:
"Liderlik deneyimi yok. Fazla sert. Devlet tecrübesi yok. Bizi çok çabuk duvara toslatır."
Kimileri de bu noktadan yola çıkarak Erbakan Hoca'nın günü geldiğinde Tayyip Erdoğan'ın yolunu keseceğini söylüyorlar. Ama ya Erdoğan parti tabanından sel gibi gelirse ne olacak?
Bu da bir soru.
Sorular bir yana...
Önemli olan Tayyip Erdoğan kafası... Camileri kışla yapan son Siirt konuşmasıyla demokrasiden ne denli yoksun bir zihniyet dünyasında yaşadığı bir kez daha olanca çıplaklığıyla ortaya çıktı. Bu kafayla mücadele ise demokrasi mücadelesinin ta kendisidir.