kapat

PAZAR 23 KASIM 1997

'Sibel Bilgiç'le evliyim'

Nuriye Akman

Sevginin aşktan daha önemli olduğunu vurgulayan Mehmet Ali Yılmaz, "Sevgi süreklidir, aşk geçicidir" diyor.

Yılmaz, Sibel Bilgiç'le olan ilişkisine de şöyle açıklık getiriyor: "Ruh olarak da, kalp olarak da beni etkiledi. Önemli olan gönül evliliğidir. Kağıda yazılı evlilik eğer gönülle birleşmiyorsa hiçbir anlam taşımaz. Ama bir kağıda yazılması gerekiyorsa onu da yaparız."

Karadeniz rüzgarı...

Mehmet Ali Yılmaz, politikanın, iş dünyasının, sporun ve gece yaşamının en renkli simalarından biri. DYP'den koptuktan sonra DTP'nin kurucuları arasında yer aldı. Ama bugün partisinin hükümet ortağı olmasına karşı çıkıyor. Başkanı olduğu Trabzonspor'un teknik üst yönetimine yaptığı atamalar yoğun olarak tartışılıyor. Antalya'da yaptırdığı Zigana Tatil Köyü'nden övgüyle söz ediliyor. Ama son günlerde hakkında en çok merak edilen konu özel yaşamındaki fırtınalar. Yılmaz, genç sevgilisi Sibel Bilgiç'le olan ilişkisi hakkında ilk kez konuşuyor. Söyleşimizin yarın yayınlanacak ikinci bölümünde ise Yılmaz, işadımı kimliği, Trabzonspor sevdası ile, mafya olgusuna nasıl baktığını anlatacak. Görüşleri ses getirecek.

- Nasıl evlendiğinizden başlayarak biraz sizi konuşalım mı?

- Ben 16 yaşında evlendirildim. İstanbul'da babamla kalıyordum. Annem Trabzon'daydı. Lise 2'ye geçince evlenmek üzere Trabzon'a gönderildim. Annem yalnızdı. Kızlarını evlendirmişti sıra ona göre bana gelmişti. Babamızdan harçlık istediğimiz bir yaştaydık. Tipim biraz atletik olduğu için, herkesle arkadaş olabilen biriydim. Başımıza bir hal gelmesin diye düşündüler herhalde.

- Ve sizin için seçilen bir kızla evlendiniz.

- Evet. Bir süre direndim ama beceremedim. Kız komşumuz. Ama hiç tanışmışlığımız yok. Tam işte Anadolu usulü. Ben görmedem görücüler görüyor.

- İlk kez ne zaman gördünüz eşinizi?

- Evlendikten sonra. O zaman töreymiş. Liseye ara verdim. İlkokulda vekil öğretmenlik yaptım 1 yıl. 65'te İstanbul'a döndüm, liseye tekrar devam ettim.

- Eşiniz memlekette mi kaldı?

- Evet. Nasıl getireyim ki ben daha para kazanmıyorum. Neyse liseyi bitirdim. Tabii o arada çocuk oldu. Sonra döndük bir tane daha oldu. Sonra üniversiteye devam ettim. O bitene kadar çocukların hepsi oldu. Tabii fırsat buldukça Trabzon'a gidiyordum.

- Ve her gittiğinizde de bir çocuk oluyor.

- Evet. 71'de Yıldız Teknik İnşaat'ı bitirince çalışmaya başladım. Bir yerde kontrol mühendisliği yaptım. Ama ondan önce çocukların hepsini aldım, İstanbul'a getirdim. Hatta babamla tartışmıştık. Nasıl bakacaksın bunlara? Bizim imkanlarımız uygun değil demişti. Olsun ben çalışır bakarım demiştim.

- Fatma, Türkay, Serpil, Soner ve Zeynep'in babasısınız. Sorulduğunda yalnızca "Kahrımı çeker" dediğiniz çocukların annesini biraz anlatır mısınız?

Ayrılan yollar...

- Tabii çocuklarımın annesi olmak yeterli. Bizim o yoğun hayat mücadelesi verirkenki destekleri filan unutulmaz. Ama o beklentide biz olmadık. Yani aile konusunda talihsiz oldum. Yani belki benim akılsızlığımdı, beceriksizliğimdi bilmiyorum. İsteyerek yapmadığım ama insan olarak da engelleyemeyeceğim şeylerim var.

- Bir yerden sonra yollarınız mı ayrıldı?

- Yani ister istemez ayrılıyor. Bunu anlatmak da çok güç. İki tarafın da birbirine herhangi bir suç işlemiş olması gerekmiyor. Sadece işte manyetik etkinin bitmiş olmasından olabiliyor. İşte zamanın, yaşamın, olayların getirdiği bazı yılgınlıklardan oluşuyor belki.

- Kültür farkları giderek daha mı keskinleşiyor?

-İnsanlar birbirini takip edemiyor. Birbirine yetişemiyor. Sonuçta erozyon oluyor.

- Eşinizle şu anki ilişkiniz nedir?

- Çocuklarımın annesidir. Arada sırada görüşüyoruz. Çocuklar da büyüdü zaten. Hepsi üniversiteyi bitirdi.

- Siz gece hayatını çok seversiniz. Ama özel hayatınızla ilgili haberler fazla yansımaz basına.

- Hayır benim bir eşim daha vardı. Ben gizli bir iş yapamıyorum. Yaptığım şey başka insanların değer yargılarına göre doğru değilse bile saklamıyorum.

- İkinci eşim dediğiniz Zeynep Hanım'ı da zaten size yakıştırmadılar.

- Yakıştırmadılar ama ben devam ettim. Ben yakıştırıyordum. Çünkü kolay kolay vazgeçme alışkanlığımız yok bizim. Ama sonunda bir ayrılık meydana geldi. Geçen sene Eylül'ün sonundan itibaren. Otelde kaldım bir süre. Çünkü ben kendime ev almamıştım. Çok saf ve iyi niyetli olduğum için beni atmazlar diye düşündüm. Atmadılar da zaten. Kendim gittim, yeni bir ev aldım kendime.

- Zeynep Hanım'la olan evinizden mi söz ediyorsunuz?

- O da, diğeri de. Kim nerede oturuyorsa ev onundur. Öyle bir egoizmim yok. Onların daha rahat etmeleri için halen uğraşmak zorundayım.

- İlk eşiniz, sizin başka hanımlarda birlikte olmanızı nasıl karşılar?

'Çocuklar büyüdü'

- Olumlu karşılamaz tabii. Bir sürü de sıkıntılar çekmiştir. Ancak kol kırılır, yen içinde kalır sözcüğünden davrandık ikimiz de. Ben boşanabilirdim. Çocuklar küçüktü. Birlikte büyütelim dedik. Artık hepsini büyüttük. Kişiliklerini kazandılar.

- Bu, çocukların annesinden nikah istenmez anlayışı mı?

- Tabii öyle de şimdi.

- Yoksa Zeynep Hanım'la evlenmeyi düşünmüyordunuz, o zaman niye diye boşanayım diye mi düşündünüz?

- Hayır. Çocukların anne ayrı baba ayrı psikolojisini yaşamalarını istemediğimden. Yoksa birlikte olduğum insanla evlenmek istemesem olmazdım. Yani öyle bir zevk tatminim değildi. Çok ciddiydi ama o zemini bulamadım.

- Sibel Bilgiç'le nasıl tanıştınız?

- Benim otelde kalış dönemimde tesadüfen tanıştık ve arkadaşlığımız sürürdü. Yani arada sırada buluşuyorduk ama herhangi bir şey yoktu aramızda. Doğum günü gecesi biraz şey yaptık çünkü ben doğum günümde kimseyi çağırmadım. Otelde kalıyordum. Her zaman yemek yediğim yerdeydim. Orada yanımda olan arkadaşların bir süpriziydi doğum günü pastası. Biraz da sporla ilgimden kaynaklanan bir ifşaat. Onu tam anlatamam şimdi.

- Ne demek o?

- Kulüp başkanıyım. Bir takım çevrelere etkiliyim filan. Federasyon, futbol, maç naklen yayınları vs. gibi bir takım şeyleri içeriyor arka planında. Çünkü spor muhabiri olan çocukların hepsi beni çok sever. Ben onları çok severim. Deseler ki resim çekip gideceğim, izin veririm herkese. O gün kimsenin haberi yoktu. Sadece bu haberi yapan çocuk geldi çekebilir miyim dedi. Çekemezsin dedim. Çünkü orada bir aşk tanıtımı yoktu.

- Bir aşk var da tanıtımı yok.

'İlan etmek istemem'

- Hayır hiçbiri yok. Orada normal oturuyoruz. Oluşabilirdi belki de. Daha oluşmamış. O noktada değildik. Sanatçı kesimiydi zaten dikkat ederseniz gelenler. Orada pasta kesildikten sonra insanlar birbirini kutlarken çekilenler biraz fazla yayına getirildi. Onu bir ilana dönüştürdüler. Belki biraz benim değer kaybına uğramam istenmiştir.

- Kim, niye istesin bunu?

- Bilmem ki onu. Yani benim gibi adamın tarzı değildir bu. Ben bir gönül ilişkisi yapmam. Eğer istiyorsam bir insanla birlikteyim. Onu da ilan etmek istemem. Buna gerek yok. Kaçak değiliz. Görülür yapılır ama magazin türü bizde yanlış anlaşılmıştır. Hep kaçak ilişkiler gibi gösterilir. Zampara denir. Yapmam ben. Bu olaydan sonra da sorulanlara evet dedim. Yakışmazdı bana. Hesabını da kendime veriyorum.

- Sibel Bilgiç'e aşık mı oldunuz?

- Sevgi bu. Sevgi daha güçlüdür. Sevgi süreklidir, aşk geçicidir. Bu bir duygudur. Konuşarak, birlikte oturarak, tartışarak oluşmuştur. Karakter yapısıyla bağlı yani tarz meselesi. Sizin tipiniz onun tipi. İşte olaylara bakışınız fikirde anlaşabilmek filan falan gibi bir sürü etken var. Orada güzellik fazla etkili değil. Ruh olarak, kalp olarak etkilemiştir beni.

- Sibel Hanım ruhen nasıl biri?

- İyi bir kız, temiz bir kız. Correct bir kız. Düşündüğünü rahatlıkla söyleyebilen, art niyetli olmayan, dostluklarda siyaset yapmayan bir kız.

- Sanat dünyasından oluşu sizi nasıl etkiledi?

- Hangi dünya olursa olsun benim için fark etmez.

- Onda iki eşinizde bulamadığınız başka bir şey mi buldunuz?

- Hayır. Onlarda da belki bulmuştum da uzun yıllar sonra belki tükendi. Bu yüzden net cevap veremem.

- Sibel Bilgiç, Trabzon Anadolu Lisesi'nde mi okumuş?

Gönül evliliği

- 1.sınıfı orada okumuş. Ama Kırşehirli.

- "Ben ciddi bir adamım sevginin sonucu ne gerekiyorsa yapılacaktır" demiştiniz. Bu evlenmeyi planladığınız şeklinde yorumlanmıştı. Böyle bir düşünceniz var mı?

- Aynı düşüncem devam ediyor. Ne gerekiyorsa o fırsatları yakalayabilirsek. Tabii evliliğin artık tarifini biraz değiştirmek lazım. Aslında gönül evlilikleri önemlidir. Kağıda yazılı evlilik eğer gönülle birleşmiyorsa hiçbir anlam taşımaz. Maksat iki insanın birbirini istemesidir, hayatı paylaşabilmesidir.

- Buradan şu başlığı çıkarabilir miyim? Yani siz "Zaten biz şu anda evliyiz Sibel'le" diyorsunuz.

- Gayet tabii o manada. Ben öyle kabulleniyorum ama bunun belgelenmesi gerekiyorsa kamuoyuna ilan verdik belgelendi. Bir kağıda yazılması gerekiyorsa onu da yaparız.

- Aranızdaki yaş farkı sizi nasıl etkiledi?

- Ben milletin dediği kadar yaşlı değilim. O da dedikleri kadar genç değil.

- Siz 50 yaşındasınız Sibel Hanım 26 yaşında. Doğru mu?

- 27. Yani yaşı ne anlamda yorumlarsanız o anlamda fazladır veya azdır.

- Onun açısından bu ilişki bir şevkat arayışı mı?

- Onu bilmiyorum ama çağımızda artık evliliklerin ne şekilde oluştuğu, nasıl yürüdüğü, beraberliklerin nasıl geliştiğini bilemiyorum. Yani insandan insana değişir bu. Kimisi belki öyle düşünür öyle arar. Kimisi farklı düşünebilir. Bu tamamen iki tarafın arzusu doğrultusunda olduğuna göre pek tartışılması gerekmiyor. Çünkü zor kullanılmamıştır, mecburiyet yoktur.

- Trabzonspor taraftarlarının size yoğun bir tepkisi oldu bildiğim kadarıyla. Bazıları basına yansıdı.

- Ben öyle almadım onu. Herkes bunu doğru karşılayamayabilir ama ölçüsünün ne olduğunu bilmiyorum. Ben kendi duygularıma, kendi doğrularıma göre yapıyorum. Ben böyle fırsat bulamadık da yapamadık diyenlere de kızıyorum. Yani fırsat verilirse yapacak işi fırsat bulamadığı için yapmıyorsa onlar esas düşünülecek insanlardır.

- Yani Trabzonspor taraftarlarından size yansıyan bir tepki olduğunu düşünmüyorsunuz.

'Sahne yok'

- Hayır. Çünkü karakterim doğrultusunda davranışımı benimsemişlerdir ki onun için başkanım zaten.

- Sizin için diyorlar ki, birlikte olduğu hanımlar, ilişki bittikten sonra asla bir başkasıyla olamazlar. Mesela Sibel Bilgiç sizden ayrılırsa başkasıyla birlikte olabilir mi?

- Bilmiyorum.

- Yani doğru mu bu söylenler?

- Hayır yok yani onu bilmiyorum. Çağdaş modern insanlarız. Biz bir ilişki bitmişse ipotek koymayız kimsenin yaşamına. Onun yeni bir yaşam kurmasına engel olmayız. Tabii sokağa düşmesini de istemeyiz tabii. Ona o zaman yardımcı olmaya çalışırız.

- Sibel Hanım'ın müzik yaşamı nasıl etkilenecek? Sahne çalışmaları devam edecek mi?

- Etmeyecek tabii. Müziği sevebilirsin. Müzik çalışmaları yapabilirsin ama profesyonelce sahnede olmazsın.

- Kaset çıkarabilir mi?

- Çok iyi bir şey üretilirse bir kaset yapabilirsin yani. Sahneye çıkan sanatçının esas isteği para kazanmaktır. Kaseti çok satsın diye sahneye çıkmaz kimse çünkü kaset zaten satılıyorsa satılıyordu onun klibi yapılıyor. Millet tanıyor, beğenirse alıyor. Onun dışında sahneye çıkanlar para kazanmak için çıkarlar.

- Ama belki de hoşlarına gidiyordur.

- Hobisi olursa o ayrı tabii. Ama hobi için sahneye çıkana rastladınız mı siz? Para vermediğiniz zaman hiçbir sanatçı çıkmaz herhalde sahneye.

- Özetle benim kadınım sahnede yer alamaz mı diyorsunuz?

'Ailesini tanımadım'

- Bize uymaz tabii. Doğru olmaz. Sonuçta o da paradır yani para için çıkmış gibi yorumlanabilir. Hayır için olan konserler ayrı tabii.

- Onu sanatçı olarak nasıl buluyorsunuz?

- Aslında pek tanımıyordum. Yani sonradan tanıyınca fena değil yani sanatçı olarak. Türkiye'de biliyorsunuz çok pop sanatçısı var. Yarış halindeler. Kimin daha önde olduğunu bilmiyorum ama bu daha mazbut bir sanatçı gibi geldi bana. Diğerleri mazbut değil demek değil tabii yani.

- Sizin mazbutluk anlayışınız nedir?

- Şimdi o çok açık olur tabii. Yani normal bir sanatçının kamuoyuna bıraktığı bir yargı vardır. Doğru mu yanlış mı onu da bilmiyorum. Yaşam biçimleri yaşayışları vs. pek tasvip edilmeyenleri de var. Bu onlardan değil. Yani kendi ailesiyle yaşayan, kendi töreleri içerisinde bir kız. Fazla frapan değil. Normal bir Anadolu ailesinin kızı.

- Onun ailesi nasıl karşıladı? Anne, babasıyla tanıştınız mı?

- Daha tanışmadık. Bilmiyorum pek belki biraz kızmışlardır.

- Evli bir adamla beraberliğe mi?

- İşte evli mi değil mi onu tartışıyoruz. Evli olsak orada olmazdık zaten. Kağıt üzerindekiler hariç.

- Çocuklarınız yeni ilişkinizi nasıl karşıladılar? Galiba en küçük çocuğunuz Sibel Hanım'dan büyük galiba.

- Olur mu. Oğlum benim daha 22 yaşında. Tepkilerini almadım ama her çocuk gibi burgunluklarının farkındayım, bu da kader diyelim.

Yarın: Mafya babası kimdir?


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr