kapat

PAZAR 31 AĞUSTOS 1997

Ahmet Vardar (e-posta:avardar@sabah.com.tr )

Şu işe bakın hele, kaçıncı asırda yaşıyoruz...

Bu pazar size okutacağım mektup, genç ve kültürlü bir okuyucumdan geldi. Başına gelenleri bir okuyun, bakalım siz ne diyeceksiniz.

Sevgili Ahmet bey,

Gün olupta size bir derdimi açıp görüşlerinize başvuracağım hiç aklıma gelmezdi. Size anlatmak istediğim olayla ilgili olarak kanuni (tabi bir devlet memuruna karşı varsa) haklarımı kullanmak üzere, gerekli birimlere çeşitli dilekçeler yazarak, aramaya çalışacağım ama yine de konudan sizi de haberdar ederek, benden başka insanların da devlet hastanelerindeki insanlara, nasıl davranıldığı konusunda bilgilenmesini istedim.

Sorunum A2 sınıfı ehliyet almak için, gerekli olan belgelerden biri olan sağlık raporunu almak için, Sağlık Bakanlığı Ayazağa Semt Kliniği'ne gitmemle başladı. Nöroloji ve K.B.B. dışında bütün muayenelerim bitmişti ve sıra K.B.B'ye gelmişti. Benden önce bir hasta muayene oldu ve sıra bana geldi. Doktor bir önceki hastanın kulağının içine ışıklı bir alet sokarak, tekkik yapıyordu (Sanırım orta kulakla ilgili bir işlemdi bu). Yalnız bir önceki hastadan sonra sıra bana geldiğinde, aletin ağızlığını değiştirmeden beni de muayene etti.

Burada hatırlatmak isterim ki; trafik kontrolleri sırasında, alkol muayenesi yapılırken, insanların üflediği aletlerin ağızlıkları değiştirilir, bu nasıl bir mantıktır ki bir hastanede aynı aletle iki insan muayene edilsin, hem de yedek başlıklar olmasına rağmen başlıklar değiştirilmeksizin.

İşin ikinci garip yanı benim "Aynı aletle mi herkesi muayene ediyorsunuz?..." sorusunu sormamla başladı. Op.Dr. Ahmet Bozkurt birden sinirlenip "Sana ne, benim işimi bana mı öğretiyorsun, ne yani AİDS'mi olacaksın bundan" diye çıkıştıktan sonra, sağlık raporumu "Hadi dolaş dur, imzalamıyorum raporunu" diyerek yüzüme fırlattı. Benim burada kendisinden beklediğim sadece "Değiştirmemize gerek yok, çünkü kulaktan kulağa hastalık bulaşmaz"demesi veyahut beni basit bir cevapla savması idi ama o böyle yapmadı. Raporumu geciktirme çabasına girdi. Ben kapıdan dışarı çıkarken arkamdan yüksek sesle "Geri zekalıya bak!..."diye söylendi. Ben bu arada başhekime çıkıp Nöroloji muayanesinden geçtim, tabi benden önceki 20 yaşlarında bir insanın başhekimin bağrışları ve hakaretleri arasında muayene edilişini izleyerek.

Geri döndüğümde K.B.B. uzmanı Op.Dr. Ahmet Bozkurt bey, benden kendisinden ısrarla özür dilememi istedi. Kendisinin bana geri zekalı dediğini hatırlatarak, özür dilemesi gerektiğini söylesem de dinletemedim ve özür dileyen taraf ben oldum. Kağıdım imzalandı, ben iki medeni insan gibi konuşabileceğimizi düşünüp kendisini başhekime şikayet etmemiştim. Kapıdan çıkarken kendisine "Bana terbiyesizlik ettiniz, bana geri zekalı diyemezsiniz" diye yüksek sesle söylendim. Yerinden kalktı ve üzerime yürüyüp elimden raporumu aldı ve başhekimi arayıp işlemimi iptal ettirdi. Ben kendisine herhangi bir kötü söz söylemek istemedim. Çünkü devlet memuruna hakaretin büyük bir suç olduğunu biliyorum. Hemen başhekime çıkıp durumu izah ettim ama bu arada konuşma başhekime nasıl aksettirildiyse, başhekim beni haksız buldu,"Sana ne, doktorun işine sen ne karışıyorsun"dedi. Benim bu konuda titiz davranmamın nedeni, küçükken steril olmayan bir iğneyle yapılan bir aşının, kolumu mikrop kaptırmış olmasıydı. Vatandaşlık hakkım olarak oradaki malzemelerin temizliğinden emin olmak için, basit bir soru sormuştum ama başıma gelenler çok saçmaydı. Başhekim önümde telefon açarak, doktor beyle konuşmaya başladı ve az önce muayene edip "Sağlam" raporu verdiği insana yani bana "Sende paranoya var, kişilik bozukluğu var, seni Bakırköy'e gönderirim" diyerekten çıkıştı ve benim gibilerin burnunun kırılmasından, eğitilmemiz gerektiğinden bahsetti. Sanırım eğitilmeme çağre olarak da bir işitme raporu almamı istediler.

K.B.B uzmanı Op.Dr. Ahmet Bozkurt, saat 11.30 iken Harbiye'de ki özel bir klinikten işitme raporu almamın gerektiğini, o sayede raporumun onaylanacağını söyleyip, saat 13.00'e kadar Ayazağa Köyü'ne raporla geri dönmemi (Salı günü Ayazağa taraflarının, Evyap fabrikasının ve çevresinin halini herkes televizyonda gördü, o yağmurda ve yağışta, trafik sıkışıklığında ulaşım nasıl olur bir düşünün) istedi. Muayeneyi oldum ama yetişemedim tabi, bugünkü trafik şartlarından dolayı da Ayazağa'ya gitmeye vaktim olmadığı için, cebimdeki 2 milyon 500 bin lira değerindeki özel doktordan alınma işitme raporumla birlikte Pazartesi'yi beklemeye karar verdim. Hazır aklıma gelmişken İ.Ü. Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2.sınıf öğrencisiyim, ikili öğretimde okuduğumdan gündüz lisedeki ve lise sonrası eğitimimle ilgili olan bir işte, Web sayfası tasarımı olarak çalışıyorum. (Lisede bilgisayar programcılığı üzerine, Maçka Anadolu Teknik Lisesi'nde eğitim gördükten sonra, bir özel sanat merkezinde burslu olarak bir yıl eğitim gördüm). Eğitim durumumu özellikle yazdım, çünkü daha sonra benim hasta olduğumu söyleyen Nöroloji uzmanı başhekim hanım, muayene sırasında bana tahsil durumumu ve ne iş yaptığımı sormuştu.

Şimdi sizden ricam köşenizde bu olaya da yer vererek, insanları bu bana yapılan muameleden haberdar olmasını sağlamanızdır. İnsanlar maaşlarını finanse ettikleri doktorlar tarafından, paylanmamalı ve zor durumlarda bırakılmamalı. Herkesin insan ilişkilerinde sorunu olabilir ama hiç kimsenin devlet memurluğu kisvesine sığınıp bu ülkenin halkına karşı terbiyesizlik yapmaya, zulüm yapmaya hakkı yoktur diye düşünüyorum. Sağlıkta özelleştirilmeden yana değilim ama üzülerek görüyorum ki, devlet hastaneleri kaliteyi ve seviyeyi yükseltmedikçe bu ülkenin insanları, sağlık hizmetleri konusunda mutlu olamayacak...

Teşekkürler...

Barış DEMİRAĞ


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr