PERŞEMBE 28 AĞUSTOS 1997
Bağımsızlığımızın ve cumhuriyetimizin temelinde, "Kurtuluş Savaşı"nda kazandığımız "askeri zafer" var. Her yıl 30 Ağustos'u, bu nedenle, coşkulu biçimde kutlarız.
Bu zaferi, Başkomutan Mustafa Kemal'e, onun komutanlarına ve askerlerine olduğu kadar, şehit ve gazilere de borçluyuz.
Batı ülkelerinde, komutanlar dışındaki kadrolar, "meçhul asker" anıtları ile geçiştirilir. İlk defa Amerika bu geleneği yıktı ve Vietnam'da ölen Amerikan askerlerinin 50 bininin de, adı ve soyadı, Washington'daki duvar-anıta yazıldı. Ölen Amerikalı askerlerin geride kalan aileleri, her gün bu anıtı ziyaret edip, yitirdikleri evlatlarının isimlerini okşuyor.
Acaba bizde de böyle bir anıt yapılsa olmaz mı?
Dün, Kurtuluş Savaşı'nı ve "Başkumandanlık Meydan Muharebesi"ni, kitap sayfaları arasında yeniden yaşarken, şehit ve gazilere ilişkin rakamlara yine baktım.
4 yıl süren Kurtuluş Savaşı'na ilişkin bilgiler şöyle...
Doğu Cephesi'nde-Ermeni Harekatı- 46 şehit, 76 yaralı
Gediz Muharebesi- 181 şehit, 135 yaralı
1'inci İnönü- 95 şehit, 183 yaralı
2. İnönü- 1499 şehit, 2470 yaralı
Kütahya-Eskişehir Muharebesi- 1522 şehit, 4714 yaralı
Sakarya Muharebesi- 3282 şehit, 13618 yaralı
Büyük Taarruz- 2542 şehit, 9977 yaralı.
Kurtuluş Savaşı'nda şehit olan 9167 askeri personelden 662'si subay, 8505'i de erdir.
Kurtuluş Savaşı'nda 1 albay, 9 yüzbaşı, 35 binbaşı, 94 yüzbaşı, 141 üsteğmen, 272 teğmen, 163 asteğmen şehit olmuştur.
Şehit veren illerden bazıları ve şehit rakamları da şöyle...
Konya 2316 şehit
Ankara 2045 şehit
Kastamonu 1888 şehit
Çorum 1516 şehit
İzmir 113 şehit
İstanbul 108 şehit
Kurtuluş Savaşı'nda yaralanan 33 bin 685 kişinin, 33 bin 460'ı "ateşli silahlar"la, 225'i "süngü" ile yaralanmıştır. Bütün çarpışmalarda şehit düşen 12 ere karşı 1 subay şehit olmuştur. Sakarya Savaşı'nda ise, 8 ere karşı bir subay şehit olmuştur. Subay kaybı açısından bu oranlar, dünyadaki bütün ulusların rakamlarından daha yüksektir. (Milli Mücadele, Sabahattin Selek, Ağaoğlu Yayınevi 1971)
Unutmayalım ki, Kurtuluş Savaşı'ndaki insan kaybı, sadece çarpışmalardan kaynaklanmadı.
Tekrar genel listeye bakalım.
Savaş meydanında ölenler- 662 subay, 8505 er
Yaralanma sonunda ölenler- 53 subay, 1656 er
Hastalıktan, hastanede ölenler- 147 subay, 22543 er
Askere alma mıntıkalarında ölenler- 118 subay, 2838 er
Kıtalarda muhtelif sebepten ölenler- 688 er.
Diğer rakamlara gelince.
Büyük Taarruz öncesinde, Türk Ordusu'nda, iaşe mevcudu 580 bin kişiye ulaşmıştı. Ancak Batı Cephesi'nin mevcudu, 380 bindi. Ve bunların 118 bini savaşa sokulabilmişti. Diğerleri, geri hizmetlerde, askerlik şubelerinde görevliydiler.
Kurtuluş Savaşı'nda, Türk Ordusu'nun sağlık hizmetlerinde, "muvazzaf", "mükellef", "gayrı mükellef" ve "emekli" statüsünde 957 tane doktor hizmet veriyordu.
Evet... Bağımsızlığımızın ve cumhuriyetimizin temelinin atıldığı Ulusal Kurtuluş Savaşımız'ın bazı rakamları böyle.
Hiç unutmamalıyız.
Bu zaferi, vatanı için canını veren subay ve erlerin şehadetlerine de borçluyuz.
Onları, "meçhul asker"ler olarak, sonsuzun unutkanlığına bırakmayalım. Çiğiltepe'de intihar eden 57'inci Tümen Komutanı Albay Reşat'ı da, diğer bütün şehitlerimizi de, sonsuza kadar hatırlatacak, bir anıt yapalım.
Unutmayalım.
"Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır."
"Trafik Canavarı"na, önceki gün de, 22 kurban verdik. 24 kişi de yaralandı. Bu yazıyı erken yazdığım için, dünkü kazaların sonucu olan ölü-yaralı sayısı, henüz elime geçmemişti.
Bugün, 28 Ağustos. 1922'nin 26 Ağustos günü başlayan "Büyük Taarruz"un, 75'inci yıldönümündeyiz. Biliyoruz ki, 30 Ağustos'ta, çekilme yolu kapanmış olan ve 5 tümenden oluşan düşman kuvvetleri (Yunan Ordusu), "Başkumandanlık Meydan Muharebesi"nde esir ve imha edilecektir.
1 Eylül'de Uşak geri alınır. 2 Eylül 1922'de, Yunan Orduları Başkomutanı General Trikopis ve 2'nci Kolordu Komutanı General Diyenis esir alınır. 9 Eylül'de İzmir'e girer ordumuz. 17 Eylül'de ise, son Yunan askeri de, Bandırma'da gemilere binerek Anadolu'yu terk eder.
Böylece "Anadolu İhtilali" veya "Kurtuluş Savaşı", zaferle sonuçlanır.
Dört yıl süren "Kurtuluş Savaşı" ile, Anadolu işgalden kurtarılmış, ülke bağımsızlığına kavuşmuş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ufku açılmıştır.
Peki, bu savaş bize kaç cana mal oldu? Şehit ve gazi sayımız nedir?
Söyleyelim.
Kurtuluş Savaşı'ndaki toplam şehit sayımız, subay ve er olarak 9 bin 167'dir. Bu savaşta gazi olan yaralıların sayısı da, 31 bin 173'tür.
75 yıl sonra, biz her yıl trafik kazalarında, 4 yıl süren Kurtuluş Savaşı'nda şehit ve gazi olanlardan daha çok, ölü ve yaralı veriyoruz.
Olur mu böyle bir şey?
Bir önerimiz var.
Hükümet yetkililerinin açıkladıklarına göre, "Batı Çalışma Grubu" adı verilen askeri örgütün, irtica ile mücadelesi, artık "silahsız kuvvetler"e, yani sivil kesimlere terkediliyor.
Neden "Batı Çalışma Grubu", trafikteki feci durumdan da vazife çıkartmıyor?
Trafik kazalarındaki can ve mal kaybımız, Kurtuluş Savaşı'ndakinden daha fazla.
"Batı Çalışma Grubu", içkili araç kullananları, trafik kurallarına uymayanları, toplum düzenini ve insan hayatını tehdit eden "trafik canavarları"nı da izleyip, fişlesin.
Trafik kazalarının sanıkları, askeri mahkemelerde yargılansın.
"Trafik", "irtica tehdidi"nden daha somut ve acil bir tehlike değil mi?
Ölümden öteye köy var mı?
Trafik de, sivillere bırakılmayacak kadar ciddi bir sorun değil mi?
İlköğretimde "devamsızlık sınırı", 20 günden 60 güne çıkartılıyormuş. Bu yıl devamsızlıktan sınıfta kalan öğrenciler de, üst sınıfa geçirilecekmiş.
Bu "8 yıllık kesintisiz öğrenim"e, çok iyi bir noktadan başlanılıyor.
Demek öğrenim yılı uzadıkça, devamsızlık sınırı da artabilirmiş.
Ama ne sistem bu. Öyle değil mi?