CUMA 25 TEMMUZ 1997
"Kader ağlarını örmüştü... Gonca boğazına kadar "çamura batmıştı"... Erol Ersan "Gonca"nın bu halini görünce "hüngür hüngür" ağladı. "Gonca" batakdan kurtarılmalı idi.. "Gonca" yaşamalı idi. Ama Erol Ersan'ın parası yoktu. Rahmi Koç'u buldu. Rahmi Koç'un imkanlarıyla "Gonca" kurtarıldı. "Gonca" artık aramızda!.."
Ne anlatım değil mi? Türk filmi gibi. Ama "gerçek" bir hikaye. Tek bir şey var. O da bu "Gonca"nın Sayın okuyucularımın aklına gelen "Gonca"dan farklı bir "Gonca" olması.
Gonca 90 yaşındaki bir teknenin ismi. Gonca 90 yaşında ama "fıstık" gibi. İsmini ne "gül goncası"ndan, ne de "Fatihli Gonca" hanımdan alıyor.
Gonca'nın hayatı "roman".
32 metre uzunluğundaki 6 metre genişliğindeki bu buharlı tekne, 1908 yılında bir Fransız firması tarafından İngiltere'de "römorkör" olarak inşa ettirilmiş.
Teknenin Selanik limanında "Selanik" ismiyle çalıştırıldığı biliniyor. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Donanması tekneye el koymuş.
Çanakkale'de mayın dökmede kullanmış. Harb bitince tekne İzmit'de Gonca limanına çekilmiş. On yıl limanda yatmış. O sırada donanmamız "Gonca Mayın Deposu"nu kurmuş. Tekne de depo emrine verilmiş. İsmi de 1927 yılında "Gonca" olarak değiştirilmiş.
Sonra görevden alınmış. 1944 yılında donanma emrinde kalmak kaydıyla "taşıt gemisi"ne dönüştürülmüş. İzmit ile Gölcük arasında işçi taşımış. 1993 yılında hizmet dışı bırakılıp Gölcük rıhtımına bağlanmış. Hurdacılar tarafından satın alınıp, "jilet" olmayı beklerken "Deniz Eskisi" hastası Erol Ersan tekneyi keşfetmiş. Rahmi Koç'a gemiyi beğendirmiş. Tekneyi "Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı" satın almış. Bir İngiliz denizcilik firmasının projelerine dayalı olarak üç yıl süren çalışmalar sonucu Haliç ve Tuzla tezgahlarında baştan aşağıya yenilenmiş. Ama özelliklerine dokunulmamış. Dış görünümü aynı. Makinası gene "buharlı"...
Gonca şimdi Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı'nın "amiral gemisi". Kurulacak tarihi gemiler filosunun öncüsü.
Eski ve yeniyi bir araya getiren geminin içi, ilk yapıldığı yıllar 1900'lerin başında İngilizler'in yaşam biçimini yansıtan şekilde (Edwardian tarzında) döşenmiş. Altı kişinin kalacağı üç lüks kamarası, yirmi ile otuz kişinin günü birlik seyahat edeceği, yemek yiyebileceği salonları var.
Altı mürettebatı olan geminin birinci, ikinci kaptanları ile makinisti şimdilik "İngiliz"... İkinci kaptan, "hanım bir kaptan"...
İlginç bir tesbit: Gemi yenilendiğinde görülmüş ki Türkiye'de "buharlı gemi çalıştırabilecek kaptanlarımızın ve makinistlerimizin yaşları 80'i geçmiş. Gençler buharlı gemi deneyimine sahip değil. Şimdi İngilizler bizim gençleri yetiştirip, görevi devredecekler.
Vakıf gemiyi günübirlik geziler ve kısa kıyı gezileri için kiraya verecek.
Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı'nın "yenilediği ve hizmete soktuğu bir başka tekne, "Araştırma Gemisi Saros". 29 Metre boyunda, 8 metre genişliğindeki bu tekne 1964 yılında Haliç Tersanesi'nde "açık deniz römorkörü" olarak inşa edilmiş. Dört yıl sonra hizmet dışı bırakıldığında Sokullu-Sezen şirketi (Baskın ve Tosun olarak biliniyorlar) tarafından satın alınmış. Batık çıkarma ve sualtı işlerinde kullanılmış. Rahmi Koç Vakfı mülkiyetine geçen gemi en modern ihtiyaçlara göre yeniden donatılmış. Basınç odası dahil, her türlü su altı çalışması yapacak imkanlara sahip. Bugün artık nesli tükenmiş gemileri deniz dibinde bularak ya bütünüyle ya da parçalayarak çıkarmak için de kullanılacak.
Bu gemi ile dalış yapan Jeff Hakko'nun verdiği bilgiye göre bizim amatör dalgıçlarımız kıyılarımızda, Birinci Dünya Savaşı'nda mürettebatı tarafından terk edildikten sonra batırılan bir Avustralya denizaltısı bulmuşlar. Şimdi Avustralya Hükümeti'nin Rahmi Koç Vakfı ile yürüteceği ortak bir proje ile bu denizaltının çıkarılmasına çalışılacak.
Vakıf, Şehirhatları'nın en eski, en ünlü buharlı gemisi olan 68 Numaralı Güzelhisar'ı da "jilet olmak üzere iken" satın almış. Rahmi Koç diyor ki "gerekli finansmanı bulabilirsek Güzelhisar'ı da restore etmek istiyoruz..."
Eğer Rahmi Koç finansman bulamıyor ise... Yandık demektir... En iyisi bir anlaşmaya varalım. Para ve gayret ondan. Alkış ve dua bizden...
Para kazanan çok sayıda insan var. Para kazananlar da diğerleri kadar yaşıyor. Sonra gidiyor. Önemli olan hayatta iken parayı "şık bir biçimde" harcamayı bilmek ve harcayarak bu ülkeye bir şeyler kazandırabilmek. Arkada kalıcı eserler, iyi bir isim bırakarak gitmek.
Rahmi Koç'u Haliç'deki müzesi, "Gonca"sı ve "Saros"u için kutluyorum.