kapat

ÇARŞAMBA 16 TEMMUZ 1997

Hasan Cemal (e-posta:hcemal@sabah.com.tr )

Kardeşlik ve barış...

TiflisÑ Dedemi tam burada, iki sokağın kesiştiği yerde çapraz ateşe alıp vurmuşlar. 75 yıl önce, 21 Temmuz 1922'de... Üstü açık arabasının içinde yaverleriyle birlikte suikaste kurban gittiği zaman 50 yaşındaymış...

Meydanın adı önceleri Tatar Meydanı'ymış. İhtilal'den sonra Lenin Meydanı olmuş. Ortasına da bir Lenin heykeli dikmişler. 1990'da heykel yıkılmış, meydana da Özgürlük adı verilmiş...

Meydandan yukarıya bakımsız bir sokak çıkıyor. Bir yanında tahta oymadan şirin balkonlarıyla tipik Gürcü mimarisinin örneklerini yansıtan geçen yüzyıldan kalma iki katlı köhne evler...

Sokağın adı ilginç:

Çaykovski Sokağı...

Geçen yüzyılda bir ara Tiflis'in bu sokağında yaşadığı için onun ismi verilmiş...

Kilise, sinagog...

Çaykovski Sokağı'nı yemyeşil ağaçlıklı şirin bir sokak kesiyor. Şimdiki adı İngorogva, Gürcü bir bilim adamı. Bir zamanlar Büyük Petro Sokağı imiş. 1917 İhtilali'nden sonra yine değişmiş, bu kez Rus KGB'sinin kurucusu Jersinski'nin adı verilmiş...

Dedem, bu iki sokağın, Çaykovski'yle Jerzinski'nin kesistiği bu kavşakta çapraz ateşe alınıp vurulmuş 75 yıl önce...

Yaşlı, yoksul bir kadın, çocuk arabasına mukavva kutular koymuş, dondurma satıyor çırtlak sesiyle... İsmet Berkan ve Kerem Çalışkan'la fotoğraf çektiriyoruz kavşakta. Eski model arabalarının içinde uyuklayan şoförler yan gözle bizi izliyorlar.

Eski şehirde yürüyoruz. Güzel bir yapı: Gürcü Ortodoks Kilisesi. Mihmandarımız Eleni, "Eskiden de açıktı ama girmeye korkardık, zira KGB gözlerdi" diyor.

Bir Sinagog... Bekçinin adı, Gabo. Tepesinde, rengi atmış bordo renkli takkesi. 69 yaşında. Bir kolu yok, omuzundan gitmiş. İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler ordusuna karşı savaşırken kaybettiğini söylüyor.

Bir Ermeni Gregoryen Kilisesi. Simsiyah giysiler içinde yaşlı bir Ermeni kadın. Türkçe konuştuğumuzu duyunca o da kırık dökük bir Türkçeyle lafa karışıyor. Bir zamanlar bir köyde birlikte yaşadığı Azeri komşularından öğrenmiş...

Cami ve molla...

Rus Ortodoks Kilisesi... Rum Ortodoks Kilisesi... Ve bir minare, kule gibi ve kırmızı tuğladan yapma... Tiflis'in tek camisi...

200 küsur yıl önce Tatarlar inşa etmiş. "Molla benim" diyor bir Azeri Türkü, "Cumaları 80-100 nefer oluyor. Azeri, Gürcü, Kürt, Arap ve İstanbul Türkleri..."

Bütün bunların hepsi yürüyüş mesafesinde. Eski Tiflis'te daracık bir alana sıkışmış bütün bu rengarenk farklılıklar. Kafkasya'nın olağanüstü zengin kültürel çeşitliliğini, karmaşasını anlatıyor.

Kafkasya'ya, avuç içi kadar bir coğrafyaya ne de büyük farklılıklar yerleştirilmiş. Değişik kökler, değişik din ve inançlar, değişik dinler, değişik milliyetler...

Bizim köklerimizin bir kısmı da buralara, Kafkasya'ya uzanıyor. Kerem'de Dağıstan'dan bir parça var. İsmet'inki Abhaz. Benim anneannem Gürcü, dedem Çerkezler'in Gabardey kolundan. Burada suikasta kurban giden Büyükbabam Midilli Adası'nda doğmuş, büyükannem ise Serez'den, şimdiki Yunan Makedonyası'ndan gelmiş... Sonra hepsi İstanbul'da birleşmişler...

Köklerimizi konuşa konuşa, Tiflis'in ortasından yaz sıcağında tembel tembel akan Kura Irmağı'na doğru iniyoruz.

Güzel bir dünya

Bu coğrafyaya, Kafkasya halklarına barış ve kardeşlik henüz tam gelebilmiş değil. Gürcistan'daki iç savaşın izleri Tiflis'teki birçok güzelim binanın cephesinden hâlâ silinmemiş.

Abhazlar, Osetler, Gürcüler... Ermeniler Azeriler... Birbirlerini sevmeyi tam olarak öğrenebilmiş değiller.

Oysa herkes kardeş! Düşmanlık üreten biz ve onlar deyişini bir yokedebilsek! Bütün Kafkas halkları bu güzelim coğrafyada barış içinde yaşamayı o kadar hak etmişler ki...

Cumhurbaşkanı Demirel, Kafkasya'da devletleri birbirinden ayıran "sınırların içindeki sınırlar"dan söz ediyor. Kafkasya'da ve dünyada barışın "her dile bir bayrak vererek" korunamayacağını söylüyor. Tiflis'ten Ankara'ya uçarken Demirel, böylesine yoğun bir çeşitliliğin yaşandığı bir coğrafyada barışın ancak demokrasi, eşitlik ve hukuk ile gerçekleşebileceğini anlatıyor.

Sayın Demirel'in belirtiği gibi toplumların tarihinde geçmiş tabii ki önemli. Ancak toplumlar tarihin esiri olarak kalırlarsa, barış ve kardeşlik de hayal olur. Tarihi tarihçilere bırakıp, köklerin ve kimliklerin inkâr edilmediği, kardeşlik ve barışın damgasını vurduğu güzel bir dünya için ele ele verebilmeliyiz.


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr