Kırıkkale yangını sıradan bir yangın değil. Kırıkkale yangını ekonomik bakımdan çok büyük bir zarara neden oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "ikmal" düzenini yaraladı. Bu zarar ve yara kısa sürede kapatılamaz.
Kırıkkale'de yanıp kül olanlar, bu ülkenin Kurtuluş Savaşı'ndan bu yana silahlı kuvvetlerin tüfeğini, tabancasını, topunu, mermisini kendi imkanlarıyla yapmak, "ele-güne muhtaç olmamak" için yılların birikimiyle ortaya çıkmış tesislerdir.
Bu tesislerde üretilen harp araç gereçlerini, mühimmatı, bir dönem Almanya'ya bile ihraç ettik. Şu dönemde Güneydoğu'da sürdürülen silahlı mücadele, sınır ötesi hareketler Kırıkkale'den besleniyordu.
Kırıkkale, silah üretim tesislerinin kurulması için Cumhuriyet'ten sonra, Ankara-Kayseri demiryolu güzergahında seçilmiş bir bölgedir. Silah fabrikaları, bir yandaki "Kırık Köy" ile öte yandaki "Kale" arasındaki alanda kuruldu. Kırıkkale'de (1) Barut Fabrikası (2) Pirinç Fabrikası (3) Çelik Fabrikası (4) Mühimmat Fabrikası (5) Top Tüfek Fabrikası (6) Kuvvet Merkezi kuruldu. Bunlar "askeri" tesislerdi.
Çarpık şehirleşme, ve de otorite boşluğu ile, "askeri tesislerin" burunlarının dibine kadar sokulup, apartman, çarşı yapanlar, patlamadan sonra yakınıyordu: "Şehrin ortasına silah fabrikası kurulur mu? Ya fabrikayı kaldırsınlar, ya da bize şehrin dışında yeni binalar yapsınlar!.."
Askeri silah, araç gereç yapan tesislerin "burnunun dibinde" yerleşime göz yumulması sadece yerleşenlerin can ve mal güvenliği bakımından olumsuzluk göstermiyor, esas sorun "askeri tesislerin" güvenliği.
Dağ başında kurulmuş askeri tesislerin "burnunun dibi" yerleşime açılınca, tesislerin nasıl korunabildiği Kırıkkale'de görüldü...
İçeriye girmeye gerek yok... Tel örgünün yanındaki apartman penceresinden "kibriti çakıp atsanız" fabrika uçuyor... İşte, uçtu gitti.
1950 yılında "askeri fabrikalar" sivilleştirilerek özel bir kanunla Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK)'na devredildi. MKEK, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin silah, mühimmat, araç ve gereç ihtiyaçlarını karşılamak" ile görevlendirildi.
1950 yılından sonra MKEK, Kırıkkale'deki askeri fabrikaları da kullanarak Türkiye'de makine imalat, demir-çelik ve kimya sanayiinin kurulmasına önderlik etti.
Kırıkkale'deki tesisler çok amaçlı tesislerdi. Dökümhanesinde motor bloğu, takım tezgahları, motorlar dökülüp, işlenebiliyordu. Demir-çelik ve diğer metalleri işleyen tezgahları vardı.
Dünya Gazetesi'nin Ankara Bürosu'ndaki arkadaşların Kırıkkale'de yanıp kül olan tesislere neler yapıldığını belirlemişler. Bakınız hangi tesisler yandı kül oldu:
1) Kırıkkale'de faaliyet gösteren Mühimmatsan'da, 35-203 mm.lik toplar, havan topları, obüs mühimmatı, tahrip, sis, aydınlatma bombaları, anti-tank, anti-personel ve deniz mayınları, tahrip kalıpları, çeşitli tapalar, uçak bombaları, el bombaları yapılıyordu.
2) Kırıkkale'deki Silahsan'da, 7.62/G3, A3-G3, A4 otomatik tüfek, 7.62/MG3 makineli tüfek, 9 mm.lik MP5, MP5K makineli tabanca, 7.65 ve 9.00 mm. tabancalar, 40 mm. bomba-atar silahı yapılıyordu.
3) Kırıkkale'deki Çeliksan'da, 60 mm., 81 mm. ve 120 mm. havanlar, 155 mm. top ve obüs namluları ve otomotiv dişlileri üretimi vardı.
4) Kırıkkale'deki Pirinçsan, silah ve savaş araç gereci için pirinç ve bakır malzeme üretiyordu.
5) Kırıkkale'deki Nitrosan ise, mühimmat için gerekli tek, çift ve üç bazlı sevk barutları, dumansız hava barutu ve lak nitroselülozu konusunda ihtisaslaşmıştı.
Bu işin bir ekonomisi var, bir de stratejisi... Kırıkkale'de yanan, uçan fabrikaları tekrar kurmak çok pahalı... Bu fabrikaların yanıp, havaya uçması ile duran üretim, bizi "yabancılara el açar" duruma düşürdü.
Bugüne kadar Kırıkkale'de yapılanları yabancılardan almanın iki türlü güçlüğü var: (1) Döviz bulacağız. (2) Stratejik özelliği olan bu ürünleri her ülke kolay kolay satmıyor. Dışa bağımlılığımız arttı. Özellikle Güneydoğu'daki terör mücadelesi ve sınır ötesi hareketlerde Silahlı Kuvvetlerimiz eskisi kadar rahat edemeyecek.
Şimdi gelelim en önemli noktaya: "Bu iş kapanıp gidecek mi? Bu patlamanın hiç mi sorumlusu yok? Patlamayı belli bir noktada durdurma becerisini göstermeyenlerin yaptıkları yanlarında mı kalacak? Bu tip tesislerin güvenlik sistemi, söndürme sistemi olmaz mı? (Bir küçük not: Patlama sonu tesisleri gören gazeteci arkadaşlarımız, bahçede kullanılmayan iki helikopter bulunduğunu tesbit etmişler. Bahçedeki iki helikopteri havaya kaldırma becerisini gösteremeyip, İsrail'den helikopter çağıranlara ne demeli?)