Kırıkkale'de önceki gün yaşanan faciayı iletişim araçlarının kullandıkları ileri teknoloji sayesinde dakikası dakikasına izledik. Televizyonlarda böyle feci manzaralar az görülür. Bizim buradan ahkam kesecek halimiz yok ama ekranlarda kameranın zum yaparak, uzaktan yakına getirişi sırasında faciaya kimlerin sebep olduğu apaşikar görülüyor.
Şehir ile fabrika iç içe... Türkiye'nin en büyük mühimmat fabrikası nasıl olur da bu kadar şehir merkezine yakın olur... İlk bakışta böyle düşünüyoruz... Sanıyoruz ki yöneticiler fabrikayı şehrin yanıbaşına kuruvermişler. Halbuki durum hiç öyle değil. Bu fabrika 60 yıl evvel kurulmuş, Kırıkkale o zaman bir köy gibi... Bina ilk kurulduğunda yerleşim merkezine bir hayli uzakta ama gelgelelim yıllar geçtikçe yerel yöneticiler, oy avcılığı yüzünden fabrikaya yakın arsalara inşaat ve imar izni vermişler, sonunda da gördüğümüz gibi bir şehri ortadan kaldırabilecek kapasite de patlayıcı madde bulunan koca fabrika şehirle içiçe getirilmiş...
İşte şimdi boşuna suçlu aramayalım. Zamanla göz yumulan ve ihmal edilen bir durumun sonucunu gözlerimizle görüyoruz. Şimdi yazılacak, çizilecek...
-Kabahat kim de?...
-Suçlu kim?...
-İhmal neticesi mi, sabotaj sonucu mu?...
-Devlet büyüklerimiz halka seslenecek. Yaralarınızı saracağız, merak etmeyin...gibi teselli edici sözlerle milleti uyutacaklar... Çekilen acılar, kaybedilen değerler halkın yanına kar kalacak...
Bu tip facialar ülkemizde zaman zaman olur. Ya deprem olur çürük çürük binalar sapır sapır dökülüp yüzlerce can alır, ya büyük trafik kazaları olur kırk-elli kişi birden ölür, yahut da giruzu patlamaları olur gaz kaçağından patladı denilip geçiştirilir.
Allah kimseye göstermesin ama ben şimdi dikkatlerin Zonguldak ilimize çekilmesini istiyorum. Çünkü demin de dediğim gibi 200-300 kişi ölür, bir süre önlemler alınıp denetimler yapılır ama aradan 3-5 ay veya 1 sene geçtikten sonra gidenler unutulur, artık bir şey olmayacağına inanılmaya başlanır. İşte bu sırada gevşeklik ve ihmal, kadercilik boy gösterir.
Şimdi ben diyorum ki; Zonguldak'a dikkat edelim...
Gaz ölçümleri doğru yapılıyor mu?... İşçilere dağıtılan maskelerin ömürleri doldu mu?... Dolduysa yeni maskeler verildi mi?... Giruzu patlamasına neden olacak etkenler ortadan kaldırılıyor mu?... Yoksa yeni bir faciaya kadar kimse kılını kıpırdatmayacak mı veya kıpırdatmaya niyeti yok mu?...
Bu uyarıların nedenini belki merak ediyorsunuz... Söyliyeyim...
Geçenlerde arşivlere baktım, hemen hemen 5 yılda bir Zonguldak civarında giruzu patlaması oluyor ve bir sürü can yanıyor... Ne bileyim ben, içimden burayı da uyarmak geldi. Çünkü ölenlerin arkasından ağlayanlarla birlikte bizim de içimiz kan ağlıyor. Onun için tedbirde fayda vardır diyorum...
İnsanlarımız iyi yaşasın diyor ve bütün yetkilileri buradan uyarıyorum...