kapat

Çetin Altan (e-posta:caltan@sabah.com.tr )

"Boşver abi, aklını takma"

Makine Kimya Endüstrisinin Kırıkkale'deki çeşitli bombalarla patlayıcılar üreten Mühimatsan fabrikası, nasıl çıktığı henüz kestirilemeyen bir yangın sonucu kenti, mantar biçimi alabildiğine yükselen kara bir dumanla, vaktiyle Hiroşima'da çekilmiş filmlere döndürdü.

Aynı fabrika yıllar önce de yine bir felaket kasırgası estirmiş, bir yığın itfaiyecinin ölmesine neden olmuştu.

Gazetelerden öğrendiğimize göre o zamandan bu yana 11 yıl geçmiş...

Ve bu kez fabrika yerle bir oldu.

Fabrikanın 200 metre kadar ötesindeki bir yer altı deposunda, savaş uçaklarının kullandığı ölümcül gücü çok yüksek bomba stokları varmış...

Neyse ki yangın oraya da uzanıp bahtsız Kırıkkale'yi bir Kobalt artığına çevirmedi.

Bu konularla kimler ilgiliyse, o ilgililer elbet Kırkkale fabrikalarıyla depolarının kent için ne kadar sakıncalı olduğunu bilmiyor değiller.

Hele 1986 felaketinde Ezrail'in Kırıkkale göklerinde acımasızca oynadığı ölüm dansından sonra..

* * *

Peki öyleyse neden önlem alınmadı?

Kim alacaktı ki önlemi?

Bu tür önlemler, ortak yapılmış bilimsel planlar, özel ayrılmış fonlar ve yönetim kadroları değişse de, uygulamaların sürmesini sağlayacak bir kurumsallaşma ister..

Bizde eski Padişah iradeleri gibi kişisel iradeler vardır ama, kendini yenilme dinamiğini yine kendi içinde taşıyan bir kurumsallaşma, yani bireylerden soyutlanmış canlı bir organizma yaratma geleneği yoktur.

Örneğin bir bakanlıktan Bakan ayrıldı mı, işler hemen lagarlaşır. Tıpkı bir karakoldan komser ayrılınca, ipe un serilmeye başlanması gibi..

* * *

Kırıkkale fabrikalarını, kenti tehdit etmeyecek daha güvenceli bir ortama taşıma inisyativini kim gösterecekti?

Bir kez bunun için gerekli fon bir türlü ayrılmamıştı herhalde. Ayrılmış olsa bile, sıkışık bir anda başka bir iş için kullanılmıştı belki de...

Kaldı ki o fabrikalarda kentte oturan binlerce kişi çalışıyordu. Fabrikalar konusunda herhangi bir mekan değişikliği, onların da tepkisini sertleştirebilirdi.

* * *

Türkler'in tipik özelliklerinden biri de "önlem alma" bilincinden yoksunluktur. Yabancıların "önlem alma" konusundaki titizliği, anlamsız bir gayretkeşlik gibi görünür bize... Uçaklar inip kalkarken kemer bağlamaktan, sigaraları söndürmeye kadar...

Bizim ortak yaşam stilimiz, "Bir şey olmaz abi" umursamazlığıdır.

Belki eski göçerlik döneminden, belki teknoloji dışı kalmışlıktan, belki "insan değerinin" bulunmayışından ötürü...

Yazıyla, çiziyle, uyarıyla değişecek bir betonlaşma değildir bu...

* * *

Ya İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay arasındaki gizli istihbarat düellosuna ne demeli?

Hükümetteki siyasetçiler, Genelkurmay'daki birimlerde darbe niyeti olup olmadığını izlemek istiyormuş.

Genelkurmay, en sakıncalı düşman olarak içerdeki "irtica" hareketlerini görüyor ve bunu da MGK'da dile getiriyorsa, buna karşılık hükümetteki siyasetçiler de Genelkurmay'da darbe eğilimlerinin bulunup bulunmadığından kuşku duyuyorsa; böyle bir Şark demokrasisinde "biz de hukuk devletiyiz" diye tuttursak ne yazar, tutturmasak ne yazar?

Yine de siz enseyi karartmayın. İnsanlık kötüye gitmez. Türkiye de gitmez.


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr