kapat

Selahattin Duman (e-posta:sduman@sabah.com.tr)

Erkeklere tarihi uyarılar..

Gazetenin bekar gençleri sık sık odamı ziyaret edip, benimle sohbet ederler.. Onlara genellikle engin mesleki tecrübelerimi anlatırım.. İşten kaytarma tekniklerini öğretirim..

Zam nasıl istenir, senelik izinden sonra ekstra bir izne nasıl çıkılır, aile büyüklerinin hastalıkları nasıl izin vesilesi yapılır, masraf faturaları nasıl şişirilir?

Daha bunun gibi bir sürü "ince ayar" isteyen teknikler..

Ayrıca memleket meseleleri hakkındaki fikirlerimden sebeplendiririm.. Onların ağabeyleri konumunda olduğumdan, bu sohbetler sırasında bir tür "sosyal danışmanlık" hizmeti de veriyoruz..

Hiçbir gerekçesi yokken "evlenmek isteyecek kadar" sersemleşenleri kendine getirmek; ilk gördüğü kıza aşık olanları ayıltıp "yeniden topluma kazandırmak" da verdiğimiz hizmetler arasında..

***

Geçenlerde bizim Ziya Usta'nın oğlu Ertan Karakanlı odama uğradı.. Hatır sormak için gelmiş..

Ertan evladımız gibidir.. Hemen hemen elimizde büyüdü sayılır.. Gazeteye geldiğinde 16 yaşındaydı.. Her türlü işi yaptı.. Şimdi sabah sayfalarından bir kaç tanesinin teknik sekreterliğini yapıyor..

27 yaşına geldi ve hâlâ bekar, henüz tohuma kaçmış da sayılmaz..

Kızlar mı bira mı?

Havadan sudan konuşuyorduk.. Dikkat ettim arada bir dalıyor, beni dinlemiyor.. "Neyin var, düşüncelisin.." diye sordum.. Ertan "Abi biraz kafam karışık.." dedi..

- Bir kız arkadaşımla telefonda konuştuk.. Buluşacaktık.. Buradaki arkadaşlar da gidip bira içelim diyorlar, arada kaldım.. Bir karar vermeye çalışıyorum..

Bayağı ciddi bir sorun bu..

"Bira mı kadın mı?" şeklinde bir ikilemi var çocuğun ve kafası karışık.. Bu durumda "aydınlatma" görevi de ister istemez bana düşüyor.. Zaten konuyu açtığına göre onun da benden beklediği bu..

"Bak Ertan.." diye lafa giriştim. Evli ya da bekar erkeklerden sık sık bu ikilem arasında kaldığını ve çoğu zaman da bir tercih yapamadıklarını anlattım..

"En iyisi sana bu konudaki temel prensipleri anlatayım.. Kararını kendin verirsin.."

***

"Birinci kural şu.." dedim.. "Bir bira satın aldığın başka bir birayı kesinlikle kıskanmaz.."

Baktım aklı yatmış ki kafa sallıyor.. Hemen ikinci temel kuralı beynine dayadım: "Tek başına bir mekana gittiğinde bir kız arkadaş bulamayabilirsin ama bir bira mutlaka bulursun.."

Bu gerçekten de önemli bir kuraldır ve yalnızlık korkusunu çeken erkekleri rahatlatmada birebirdir.. Ayrıca ikinci temel kuralı uygulamanın bir faydası da şu.. "Senin birana kimse sarkıntılık etmez.."

Birayı seçmenin başka bir avantajı daha var ki yeni bir temel kural olarak zapta geçirmenin hiçbir sakıncası yok.. Onu da şöyle ifade ettim:

"Eve geldiğine ağzın bira kokuyorsa, evdeki bira sorun çıkarmaz..."

Baktım ki ben anlattıkça Ertan rahatlıyor.. İçimden "Demek doğru yoldayız.." diye geçirip devam ettim:

- Bir şişe birayı eve götürmek için önceden yemek yedirmen icab etmez..

İkna etmek zorunda değilsin.. Dil dökmek zorunda değilsin.. Biranın karşısına geçip ne kadar yeterli bir erkek olduğunu anlatmak zorunda değilsin..

Tek bir şişe bira erkeği tatmin edebileceği gibi ayrıca boş şişesi de para eder.. Bu da bir avantajdır.. Ayrıca "eve bira götürmenin" çok önemli teknik bir ayrıntısı daha var.. O da birayı içmeden önce şişeyi yıkamak zorunda olmamanız..

Saymakla bitmiyor

Ben anlattıkça Ertan tek kelimesini kaçırmadan dinliyordu.. Belli ki bugüne kadar bir Allah'ın kulu çıkıp, oğlana işe yarayacak nasihat etmemiş.. Koltuğuma şöyle bir kaykıldım:

- Bak, dedim.. Birayı köpürterek içmekle köpürtmeden içme arasındaki farkı biliyor musun?

Bilmiyormuş.. Onu da açıkladım: "Köpürterek içtiğin bir bira iyi kafa yapar, herhangi bir sebeple köpürttüğün kadın ise kafanı bozar.. Bunu unutma.." dedim..

Burada "Biranın daima ıslak olması, bir biranın aşağıya daha kolay inmesi.." gibi ailevi ölçüleri aşan ayrıntıların üzerinde fazla durmak istemiyorum..

Ağzımızdan umum-i adaba mugayyer bir laf çıkmasından imtina ederim.. Zaten Ertan o tür detayları çok çabuk kavrıyor.. Daha genel ayrıntılar üzerinde durdum..

- Frijit bir kız can sıkıcıdır ama frijit bira en iyi biradır, diye devam ettim..

En can alıcı noktalardan birini de böylece açıklamış oldum.. "Hem unutma.." dedim.. "Bir birayı ilk açan daima sen olursun.."

Burası özellikle bizim erkek milleti için canalıcı bir nokta.. Ve tahminime göre birayı tercih nedenlerinin birincisi olmaya aday..

Birayı tercih etmenin bir başka avantajı daha geldi aklıma.. "Sahip olduğun bir birayı her zaman arkadaşlarınla paylaşabilirsin.. Yemeğe çıktığın bir arkadaş konusunda böyle bir şansın yok.." diye ekledim..

Zannediyorum bu eğitici ve öğretici konuşmam Ertan'ı yeterince tatmin etti.. Bira ve kadın konusunda daha söyleyeceğim çok şey vardı ama oğlınla yüz göz olmamak için söylemedim..

Örneğin "Bir gün içinde birden fazla biraya sahip olabilirsin ve bu durum sende kesinlikle suçluluk duygusu yaratmaz.." diyebilirdim.. Zaten gerek de kalmadı.. Ertan ayağa kalktı:

- Çok iyi anlattın ağabey, dedi.. Gereği yapılacaktır..

Nitekim yaptı da.. Öğrendiğime göre kız arkadaşını ekip, gazetenin bekar oğlanları ile birlikte Regeta'ya bira içmeye gitmişler..

Sonucu öğrendiğimde kendimle kıvançlandım.. Karşı cinse karşı uzun zamandır kazandığım tek zafer bu olmuştu.. Üstelik buzdolabımda savaşı uzun süre sürdürecek yeterlilikte mühimmatım vardı..

Zafer inananlarındır!


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr