kapat

08 NISAN 1997 SALI

İşçilikten işadamlığına

Çorumlu Mustafa Baklan, Mannheim Sebze ve Meyve Hali'nde, Almanlar'ın yanında işçiydi. Hamallık yaptı. Gecenin saat 2'sinde işinin başındaydı. Yılmadan çalıştı. Kardeşleriyle el ele verip, kendi şirketleri "Bak Kardeş GmbH"yı kurdu. Baklan kardeşleri, on yıl içinde Almanya'nın en büyük gıda toptancısı olmayı başardılar.

Rahmetli babası Adıgüzel Baklan'ın, çocuklarına vasiyeti; "Dürüst ve hoşgörülü olun. Aldanın, ama asla aldatmayın" olmuştu. Çorumlu Mustafa Baklan, bu vasiyeti hayatının anayasası belledi. Onu aldatanlar oldu, ama o hiç kimseyi aldatmadı. Dürüstlük, Baklan Ailesi için, en önemli sermayeydi. Mustafa Baklan, Almanya'da bir döküm fabrikasında işçilik yapan Adıgüzel Baklan'ın, ikinci erkek evladıydı. Ağabeyi Halil Baklan'dan sonra, ailede Almanya'ya işçi olarak çalışmaya giden üçüncü kişi olmuştu. Mustafa Baklan, Almanya'ya adım attığında 1972 yılının Eylül ayı idi. 16 yaşında, bıyıkları henüz terlemeye yüz tutmuş bir Anadolu delikanlısıydı. Türkiye'de, Çorum'un Sungurlu ilçesinde büyüdüğü çevre ile Almanya arasındaki farkı gördükçe hem şaşırıyor, hem de "Neden biz de bu ülkedeki gibi modern kentlere sahip değiliz?" diye üzülüyordu.

1970'li yılların başları, henüz aile birleşmelerinin yoğun olarak yaşanmadığı bir dönemdi. Almanya'da işçi olan vatandaşlarımız genellikle bekar evleri olarak bilinen "Heim"larda kalıyorlardı. Mustafa'nın babası Adıgüzel Baklan, Sungurlu'da celeplik, yani canlı hayvan ticareti yapmış bir kişiydi, girişimci bir ruha sahipti. Bu nedenle o farklı düşünüyordu. Almanya'da işçilik maaşı ile bir yere varılamayacağını anlamış, "Heim" (Pansiyon) işletmeciliğine başlamıştı. Bu arada döküm fabrikasından ayrılmış, Mercedes otobüs fabrikasına girmişti. Hem fabrikada mesai yapıyor, hem de yaklaşık 80 kişinin kaldığı Heim'ı çalıştırıyordu.

Almanya'da ağır işçilik

Mustafa Baklan, Sungurlu Ortaokulu'ndan mezun olduktan sonra, Türkiye'de Sağlık Koleji'ni kazanmış, ama Almanya sevdası yüzünden bu okula kayıt yaptıramamıştı. Lise öğrenimine Almanya'da devam etmek istiyordu. Almanca dil kursuna gitmeye başladı. Kursa başladığı ilk gece, 60 kelimeyi ve bine kadar saymasını öğrenmişti. Mustafa Baklan, okumaya son derece düşkün bir gençti. Ancak, babasına yardımcı olmak için çalışmaya karar verdi. Mannheim Sebze ve Meyve Hali'ndeki, Alman firması Erwin-Fehl'de, 1973 Mayıs'ında işbaşı yaptı.

Mustafa'nın işi, ucuza çalıştırılan Türk işçileri ile müşteriler arasındaki dil sorununu halletmek, yani tercümanlık yapmaktı. Ama o, aynı zamanda hale giren TIR'lardan malların boşaltılması ve depoya taşınması işini de üstlenmişti. Sırtında sandık taşıyordu, başka bir deyişle hamallık yapıyordu. Fakat Mustafa, yaptığı işten asla gocunmadı. Ona göre çalışmak, güzel, gayri meşru olmadıkça da bütün işler kutsaldı. Mustafa Baklan, bir yıl sonra paketleme bölümüne terfi etti. İşin inceliklerini kavrayan Mustafa'yı, bir süre sonra da paketleme bölümünün şefliğine getirdiler. Mustafa, burada çok şeyi öğrendi. Paketlemenin ve ambalajın önemini kavradı. Yani malın kalitesi kadar, vitrinin de önemini anladı. Bu öğrendikleri, gelecekte kendi işini kurarken çok yararlı olacaktı.

Mustafa, Mannheim Hali'ndeki işine gece saat 02.00'de başlıyor, günde 15-16 saat çalışıyordu. Bu Türk delikanlısı, çalışkanlığı ve dürüstlüğü sayesinde, Alman patronunun güvenini kazanmıştı. Patronu, işyerinin bütün anahtarlarını Mustafa'ya teslim etmişti. Mustafa'nın işi son derece yorucuydu, Cumartesi-Pazar hariç, günde 6 saat uyuduğunu hatırlamıyordu bile.

Mannheim Hali'ndeki ağır işçilikten Mustafa Baklan'ın eline ayda 1500 mark para geçiyordu. Mustafa Baklan, maaşını olduğu gibi götürüp babasına teslim ediyordu. Zira Baklan Ailesi'nde sen-ben davası yoktu. Kazanılan paralar tek bir havuzda toplanıyordu. Bu paralar, Baklan kardeşler ticarete atıldığında, yatırıma dönüşecekti.

İlk ticari deneyim

Vatani görevini tamamlayan Halil ağabey, yeniden Almanya'ya dönmüş, Mustafa'nın küçüğü Muharrem de, 1973 yılının Ağustos ayında Mannheim'a gelmişti. Halil ağabey hemen işe başlarken, Muharrem de meslek okuluna kaydolmuştu. Haftada iki gün meslek okuluna gidiyor, kalan zamanını ise, Mannheim Hali'nde, Mustafa ağabeyinin yanında çalışarak geçiriyordu. Baba Adıgüzel Baklan ve üç oğlunun da yüreği, Almanya'da ticaret yapma arzusuyla dopdoluydu. Bir fırsatını kolluyorlardı.

Bu arada, baba Adıgüzel Baklan, Türkiye'ye geri dönüş yapmış, memleketi Sungurlu'da, eski işi olan canlı hayvan ticaretine başlamıştı. Almanya'daki Baklan kardeşler ise, ticarete atılmak için fırsat kolluyorlardı. 1981'de Alman firmasının ilanını gördüler. İlanda, "Kuveyt'te iş yapıyoruz. Ayda 10 bin mark kazanmak istiyorsanız bizi arayın" yazıyordu. O sıralar Baklan kardeşlerin, 50 bin mark birikmiş sermayeleri vardı. Keiserslautern kentinde Erol Bilgin adındaki Türk tercümana gittiler. İşin aslını, astarını öğrenmeye çalıştılar.

Fischer Transport adındaki Alman firması, Kuveyt'te büyük bir ihale kazanmıştı. Kuveyt ile Basra arasında petrol borusu taşınacaktı. Bu taşımacılığı yapmak için TIR'lara ihtiyaç vardı. Firma adına TIR alınacak ve bu TIR, noterde yapılan anlaşmayla, dönem sonunda Baklanlar'a kalacaktı. TIR'ın, Kuveyt'te 3 yıl kalması ve iş yapması zorunluydu. Anlaşmaya göre, 3 yıl sonra TIR'ı alıp getireceklerdi. Ayrıca bu iş için ayda 10 bin mark da kazanç sağlayacaklardı. Anlaşma oldukça cazipti. Alman firması, bu anlaşma karşılığında Baklan kardeşlerden 30 bin mark istedi. Para yatırılmış, TIR'ın alınmasını beklemeye başlamışlardı. Ancak, TIR bir türlü satın alınmıyordu. Alman şirketinden ise hiç bir haber yoktu. Sonunda işin rengi anlaşılmıştı. Şirket TIR'ları almış, ama işi becerememişti. Üstelik 50 Türk'ten daha bu şekilde para toplamışlardı. Kuveyt'deki firmadan aldığı 750 bin markın da üzerine yatmışlardı. Sonuçta, Alman firması zarar etmiş, iflas bayrağını çekmişti. Baklan kardeşler Alman firmayı mahkemeye verdiler, ama sonuç alamadılar. Firma sahibi sadece 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Böylece Baklan kardeşlerin 30 bin markı kül olup gitmişti.

Baklan kardeşlerin ilk ciddi ticari girişimleri, hüsranla sonuçlanmıştı. Haziran 1981'de Hollandalı bir nakliye firmasından, 25 bin marka bir TIR satın aldılar. İran ve Irak'a makine parçaları ve gıda ürünleri taşımaya başladılar.

Baklan kardeşler bu nakliye işine bir süre devam edecekler, fakat daha sonra vazgeçmek zorunda kalacaklardı. Çünkü, İran ve Irak'a sefer yapan TIR'lar çoğalmış, kazanılan para 6-7 bin marka kadar düşmüştü.

Bedelsiz ithalat

Baklan kardeşler, ne yaparız ederiz diye düşünürken, aradan 6 ay geçmişti. Ve işte tam o sırada onlar için yeni bir ekmek kapısı aralanacaktı. Özal Hükümeti'nin çıkardığı Bedelsiz İthalat Yasası'yla, Almanya'daki Türk işçilerine Türkiye'ye motorlu taşıt ve iş makineleri getirme hakkı verilmişti. Baklan kardeşler hemen harekete geçtiler.

Almanya'daki Türk işçilerinin permi haklarından, onlara para vererek faydalanmaya başlayan Baklan kardeşler, ilk parti olarak Türkiye'ye 6 TIR getirmişlerdi. Bu TIR'ları 30'ar bin marktan sattılar. Arkasından 4 traktör getirmişler, onları da 17'şer bin marka satmışlardı. Bu ticaret yaklaşık bir yıl sürdü. Baklan kardeşler, 200 bin marka yakın kâr elde etmişlerdi. Fakat, aynı işi diğer Türkler de yapmaya başlayınca, pazar daralmış, kazanç düşmeye başlamıştı. İşin başına, ailenin dördüncü erkek çocuğu Ali Baklan geçmişti. En küçük kardeşleri Kadir de ona yardımcı oluyordu.

Nakliyeden gıdaya yöneliş

Sonunda gıda işine girmeye karar vermişlerdi. Nakliye işinden daha fazla kazanacaklarına inanıyorlardı. Büyük ağabey Halil, Ankara'ya gönderildi. Halil Bey, araştırma yapacak, neyin nasıl olacağını öğrenecekti. Baklan kardeşler, malı Türkiye'den alıp, Almanya'da pazarlamak istiyorlardı. Mannheim'da 1987 yılında "Bak Kardeşler GmbH"yı kurdular. Bir de depo tutmuşlardı. Şirketin sahibi olarak ortanca kardeş Muharrem Baklan gösterilmişti.

Türkiye'den ilk parti mal gelmişti. Nohut, mercimek gibi kuru gıda ile konservelerden oluşuyordu. Ancak ambalajı ve kalitesi kötü olduğu için müşteriler tarafından beğenilmemişti. Baklan kardeşler, daha sonra getirecekleri ürünlerde, ambalaj ve kaliteye özen göstermeye başladılar. Bak Kardeşler GmbH'nın kurulmasından 7 ay sonra Muharrem Baklan, kendi şirketlerinin başına geçmişti. Mustafa ise, bir müddet daha Alman firmasında çalıştıktan sonra, Bak Kardeşler GmbH'daki yerini aldı. Mustafa Baklan ve kardeşi Muharrem büyük bir hırsla işlerine sarılmışlardı. Ancak eski patronları olan Alman işadamı, onları bir türlü rahat bırakmıyordu. Ancak, Baklan kardeşler yollarına devam ettiler.

İlk fabrika

Kardeşlerden Ali Baklan, Sungurlu'da teşvikli başlanan, ancak bitirilemeyen fabrikayı devralmayı önerdi ağabeylerine. Almanya'dan 100 bin mark transfer edilerek, 1988 yılında bu fabrika satın alındı. Sungurlu'da Baktat Gıda kuruldu. İşe, bulgur, nohut, mercimek, fasulye ve pirinç paketlemesiyle başladılar. Baklan kardeşlerin ürünlerine, başka marketlerden de talep geldi. Bak Kardeşler GmbH'nın zirveye çıkışı başlamıştı.

Baklan kardeşler, Sungurlu'daki tesisleri hem modernize etmişler, hem de yeni üniteler eklemişlerdi. Bu arada mevcut tesislerin yanında bulgur fabrikası kurdular. 13 bini kapalı olmak üzere, yaklaşık 50 bin metrekarelik bir alanda kurulan Sungurlu'daki dev tesisler, hem bölge ekonomisine, hem de ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor.


Baklan Ailesi'nde acı kayıp

Baklan kardeşler, Almanya'nın dışına taşıp, diğer Avrupa ülkelerine de ihracat yapmaya başladılar. Zirveye çıkışın sürdüğü bir dönemde, Baklan Ailesi feci bir trafik kazasıyla sarsılacaktı. Mustafa Baklan ve kardeşi Muharrem Baklan, İtalya'ya iş görüşmesine giderken otomobilleri şarampole yuvarlanmış, Mustafa Baklan kazayı ufak tefek sıyrıklarla atlatırken, direksiyonun başındaki kardeşi Muharrem ise hayatını yitirmişti.

Kardeş acısı yürekleri dağlayacak, ama Anadolu sanayine, Türkiye'ye hizmet aşkı geriye kalan dört kardeşi daha çok kamçılayacaktı. Öyle bir noktaya gelinmişti ki, Baklan kardeşler üç beş kalem malla başladıkları üretim ve pazarlamayı, yüzlerce çeşit gıda ürününe çıkarmışlardı. Fason konserve ve turşu yaptırdıkları Emin ve Engin Özergen kardeşlerin, Bursa Gemlik'teki tesisleri de artık onların taleplerine cevap veremez hale gelmişti. Gemlik'te 35 dönüm arazi satın almışlardı. "Baktat Konserve Tesisleri" 1995 yılının Temmuz ayında üretime başladı. Bu tesislerde bugün modern bir teknolojiyle her türlü konserve, turşu, zeytin ve reçel üretimi gerçekleştiriliyor.

Baklan kardeşlerin, Türkiye'de 5 şirketten oluşan "Baktat Şirketler Grubu" ile Almanya'daki "Bak Kardeşler GmbH", gıda devleri arasına girmeyi başarmıştı. Sıfırdan başlayıp, dokuz on yıl içinde, 50 milyon mark ulaşmak gerçekten de, büyük bir başarıydı. Baktat, bugün 10 bin ton civarında gıda maddesini Avrupa ülkelerinde pazarlayarak, ülkemize yılda 20 milyon dolar döviz girdisi sağlıyor. Baklan kardeşlerin sahibi olduğu şirket ve tesislerde, yurtiçi ve dışında toplam 300 kişi istihdam ediliyor.

Baklan kardeşler, toplam bin çeşit gıda maddesini Türkiye'den getirip, Avrupa'da pazarlıyorlar. Elde ettikleri başarıyı, dürüst ticaret yapmaya ve aile dayanışmasına bağlıyorlar. Baklan kardeşler, "Aile, kralların bile giremediği bir kaledir" diyen Amerikalı ünlü yazar Emerson'u, haklı çıkarıyorlar.

Yarın: Mobilya sektörünün genç kralı Medet Bozkurt


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Bu sayfa YÖRE Elektronik Yayımcılık tarafından hazırlanmıştır. Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr
YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.