kapat

09 SUBAT 1997 PAZAR
Mehmet Barlas
Şarkın esrarını anlamak kolay mı?

Kutsal Ramazan ayı, her yıl olduğu gibi bugün de, "bayram"la noktalandı.

Ne demiş atalarımız?

- Bayramda borç ödeyene, Ramazan kısa gelir!

Hepimizin bayrama dönük beklentilerimiz tabii ki farklı. Öğrenci için, bayram "tatil" demektir. Çocuk için bayram, el öpüp, bayram harçlığı almak anlamına gelir.

Günlük hayatın dağınıklığı içinde aile bağlarını ihmal edenler, bayramı fırsat bilip, büyükleri ziyaret eder.

Politikacılar ise, soyut mesajlarla, bayramda herkesin barışıp, uzlaşması dileğini seslendirirler. Politika arenasında bayram, bir çeşit devre-arasıdır.

Bazıları içinse, ne bayram, ne seyran bir şeyi değiştirebilir. Çünkü zaten...

- Deliye, her gün bayramdır!..

Ya da, sadece bayram günleri insanların birbirlerini öptüğünü zanneden saf ve bakire baldızın şaşkınlığını düşünün.

- Bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü?

Bu Ramazan'da da, oruç tutmadıkları halde hiçbir iftar sofrasından eksik olmayan kripto-mütedeyyinler, bayramın gelmesini en fazla sabırsızlıkla bekleyenlerdi.

Alışılmış üç öğün yemeğin yanında, bir de top atımını bekleyip, pide eşliğinde peynire, zeytine yumulmak, kimbilir kaç laik-Müslüman'ın, Ramazan'ı ekstra kilolar alarak geçirmesine sebep oldu?

İftar Müslümanı mı?

Önceki gün "Sabah"taki yazar arkadaşımız Andrew Finkel'in "İftar" başlıklı yazısını okurken, onun da, bu tür bir "İftar Müslümanı" olduğunu zannettim önce.

Çünkü Finkel yazısına, "Şeker Bayramı'nı benim kadar heyecanla bekleyen var mıdır, bilmiyorum" diye başlamıştı.

Ama yazıyı okuyunca, yanıldığımı anladım.

Meğer Finkel, iftarı yakalamak için, trafiği alt-üst ederek evlerine ulaşmaya çalışan trafik canavarlarına takılmış tüm Ramazan süresince.

Şöyle anlatıyordu akşamüstü 17.15 sularındaki İstanbul trafiğini.

- Hepsi iftar için evlerine bir an önce varmaya çalışıyordu. Uzun bir oruçtan sonra, bundan daha doğal bir şey olamaz. İnsanların cennete gitmek için gösterdikleri bu gayreti anlayabiliyorum. Anlayamadığım, beni de yanlarında götürmek için neden bu kadar istekli oldukları...

Finkel'in bu Ramazan'a dönük gözlemleri, çözüm önerileri de içermekteydi. Şöyle ki:

- Çalışanlarına öğle yemeği veren işyerleri epey yaygınlık kazanmış durumda. Acaba bunlar iftar yemeği de veremez mi? Bugün 100 bin TL'ye Boğaz Köprüsü'nden geçiş yapılıyor. Bir 100 bin TL daha verilse, acaba gişe memurundan sıcak bir kap yemekle, bir pide alınamaz mı? Sonuçta bir askeri darbeyi önleyen, bu tip küçük buluşlar değil mi?

Bir Oryantalist'in "Esrarlı Şark"a bakış açısını yansıtan bu satırlar, tabii beni de güldürdü.

Kendimi bir Noel'in (veya Christmas) arifesinde, bir büyük Batı kentinde, sokaklarda gezerken hissettim. Çoluk-çocuk arabalarına dolmuş "İsevi"lerin birbirlerini ezerek, büyük mağazaların önünde yarattıkları kargaşayı hatırladım.

Gizli mabed

Finkel'in, Ramazan İstanbul'unda, neden kendisini "Home Alone"daki afacan çocuk gibi hissettiğini çok iyi anladım.

Hani Ömer Seyfettin'in "Gizli Mabed"indeki, konağa misafir olan "ecnebi"nin şaşkınlığı vardır ya!

Konağın hanımı, her gün, kapısı kilitli duran bir odaya girer. Misafir ecnebi de, bunu bir gizli mabed zanneder. Sonunda anlar ki, o küçük oda tapınak falan değil, evin kileri. Evin hanımı, turşuları, sucukları falan kontrol ediyor her gün.

Neyse... Şarkın esrarını da, trafiğini de, Ramazan telaşını da anlamak kolay değil.

Hani Sultan Reşad prostat olmuş. Alman bir doktor getirmişler. Doktor muayene için, padişahın entarisini kaldırınca, bir hayret ünlemi çıkartmış.

Padişah, tercümana sormuş...

- Kefere neden böyle hayret sayhası çıkardı?

Tercüman, Alman doktora sorduktan sonra, Padişah'a izah etmiş.

- Alman hekim, uzv-u şahanenin azametine şaşmış. Ondan, hayret sayhası salıvermiş.

Padişah bu açıklamayı duyunca rahatlamış.

- Kefereye söyle. Kendi dilinde maşallah desin, demiş tercümana.

Biz de diyoruz ki...

- Bayram istemeyen bayrama ermesin!..


Şaka İktidarın işi zor!

DSP lideri Ecevit, kararlıymış.

"Solda Birlik" için temaslara başlayan 8 milletvekilinin, DSP'den ihraç edilmesi için hazırlık yapılıyormuş.

İşte şimdi, Refah-DYP Koalisyonu zor duruma düşecek demektir.

Ahmet Mesut Yılmaz'dan sonra Bülent Ecevit de böyle kararlı bir çizgiye geldiğine göre, böyle muhalefete hiçbir iktidar dayanamaz!


HENZE-WIMBUSH Amerika için yeni Ortadoğu politikası!..

Amerikan yönetiminin istihbarat ve karar merkezlerine çok yakın iki ismin (Paul Henze ve Enders Wimbush) "Wall Street Journal"daki makaleleri, Washington'un Ortadoğu'ya dönük yeni politikasını işaret eder nitelikteydi.

6 Şubat günü yayınlanan "Ortadoğu İçin Yeni bir Politika" başlıklı yazılarında, Henze ve Winbush, özetle şöyle demekteydiler:

* Amerika'nın İran'a dönük düşmanca tutumu, 1970'lerden kalmadır. Bu politikanın devamı, uzun vadeli bir akılcılık taşımıyor. Eğer İran terörizmi destekliyorsa, Suriye de bunu yapıyor. Ama, Amerikan Dışişleri Bakanı, iki düzine yolculuk da yapıyor Şam'a.

* Rusya, Vietnam, Çin, Kuzey Kore gibi ülkelere karşı anlayışla yaklaşan Amerika, aynı tutumu İran'a karşı da seslendirse, İran'ın daha rasyonel bir tutuma girmesini sağlayabilir.

* Amerika'nın Körfez Savaşı'ndan beri Iraklı Kürtleri, Saddam'a karşı desteklemesi, Marksist Kürt teröristleri ile mücadele eden Türkiye'yi endişelendiriyor. Artık Iraklı Kürtler de Saddam'la uzlaştığına göre, Amerika Kürtler'in bağımsızlığı için değil, ekonomik ve kültürel gelişmesi için politika üretmelidir.

* Ortadoğu'nun İsrail'den sonra en modern ülkesi olan Türkiye'nin bu noktaya ulaşması 70 yıl sürmüştür. Amerika, Türkiye deneyimini örnek almalı, Ortadoğu'da eğitime ve kurumsal oluşumlara destek olmalıdır.


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Bu sayfa YÖRE Elektronik Yayımcılık tarafından hazırlanmıştır. Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr
YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.