kapat

13 OCAK 1997 PAZARTESI

Hıncal Uluç


Bir ameliyat daha izledim..

Galatasaray ile Moskova'ya gittiğimde görmüştüm, koca gökdelen oteli.. 5 yıldızlıktı.. Yanında da, bir klinik.. Adını yıllardır duyduğum ünlü göz doktoru Fydorov'un kliniği.. Gözleri çizerek düzeltiyor, insanları gözlükten ve lensten kurtarıyordu.

Dünyanın dört bir yanından gelen hastaları için bu gökdelen otel inşa edilmiş, yetmez olmuştu..

Dönüp geldiğimde, benim doktor Hikmet Kandemir'e anlatmıştım, heyecanla..

"Biraz bekle" demişti bana, o zaman..

Unuttum gitti..

Geçen gün bir telefon..

"Hani sana biraz bekle" demiştim ya.. "Şimdi gel.."

Aradan yıllar geçmiş, neyi beklediğim aklımda mı kalmış..

Kalktım gittim, Erenköy'e..

Kliniğinde bir odaya aldı beni.. Dişçi koltuğu gibi bir koltuk.. Yanında bir masa.. Masanın üzerinde bir bilgisayar..

Dişçi koltuğuna bir genç kız geldi uzandı.. 7 yıldan beri gözlük kullanıyormuş.. Ölçümleri bir kez daha yapılmış. 2.75 derece miyop.

Bilgisayara adını girdiler. Göz ölçümlerini girdiler..

Bilgisayar bir hesap yaptı ve ekrandaki boşlukları kendi doldurdu. Bilmem ne şiddetinde bir güçle, 33 saniye lazer ışını verilecek..

Göze bir iki şey damlattılar.

Dr. Kandemir, kızın gözbebeği üzerindeki epitel tabakasını bir minik süngerle, 30 saniyede falan sildi. Kıza "Tependeki kırmızı ışığa bak" dedi. Göz bebeğinin tam üzerine kırmızı bir nokta düştü. Bilgisayara "Başla" komutu verildi ve lazer ışını 33 saniye süre ile göz merceğini taramaya başladı. Sonra ışın otomatik kesildi.

Aynı işlem öbür göz için de yapıldı..

Sonra gözlere gene bir şeyler damlatıldı. Üzerlerine derecesiz lensler kondu. Kız uğurlandı.

Vallahi, işte odaya gelmesi, gitmesi, 15 dakika falan..

"Ne oldu şimdi" dedim, Doktor Kandemir'e..

"Hastamız bu andan itibaren bir daha gözlük kullanmayacak.. Gözün üzerinden aldığımız o koruyucu epitel tabakayı, vücut dört günde yeniden yapacak. O zaman bu lensler çıkarılıp atılacak. Bir hafta kadar, hastamız gözlerinde yaptığımız ameliyatın az biraz huzursuzluğunu hissedecek..

Bir buçuk ay kadar sonra da, gözleri 'Sıfır' derecede, pırıl pırıl olacak!.."

Yani Rus Doktor'un göz bebeğini elle çizmesinin yerini, şimdi, çok ama çok daha güvenilir, bilgisayar kontrollü lazerler almış..

Dr. Kandemir de bu en ileri tekniği getirip kliniğine kurmuş..

"Kaça bu ameliyat şimdi" dedim..

"100 milyon falan" dedi.. Gözümde bir gözlük var.. Hem miyop, hem hipermetrop.. Tek gözlük iki işi yapıyor. Çok da hafif.. Titanyum.. Yılmaz Optik'e yaptırmıştım. Kasım kasım kasılıyorum gözlüğümle ya.. Ona verdiğim para da, bugünün dolar hesabı ile aşağı yukarı bu..

Gözlük parasına, gözlükten ebediyyen kurtulma..

Ne güzel değil mi?..

Ama benim şansım pek yok.. Şeker hastası olduğumdan, göz derecem değişebiliyor. Biz gözlüğe talim edeceğiz galiba..

Ama siz, miyop ya da hipermetrop ya da ikisi birden ve de astigmat falan, gözlük kullanıyor ve gözlüksüz, lenssiz yaşamak istiyorsanız, artık Amerika'lara, Rusya'lara taşınmanıza gerek yok. Doktor ve teknik ayağınızda..


Pazartesi Neşesi..

Bir Temel fıkrası yazmıştım.

Filozof Temel "İnsanlar üçe ayrılır. Sayı saymasını bilenler.. Sayı saymasını bilmeyenler."

Bu kadar..

Hala fakslar geliyor, izah etmemi isteyen..

Bu defa anlamayan olursa, bana değil, Turgay Lülecioğlu'na başvursun. Çünkü fıkrayı elektronik posta e-mail ile gönderen o..

Efendim bir yaban ördeği sürüsü, gökte hani o klasik V şeklinde uçuyormuş.

En önde uçan ördek kafasını geriye çevirip bir bakmış.. V'nin sol kanadı biraz kısa gibi gelmiş. Başlamış saymaya.. Gerçekten öyle.. Sürüde bir eksik var. Emir vermiş.. "Bir arkadaşımız geride kaldı. Aşağı inip onu bekleyelim. Hem de biraz dinlenmiş oluruz.."

V sürüsü süzülüp aşağı konmuş.. Başlamışlar beklemeye..

Yarım saat.. Bir saat.. İki saat sonra Temel ördek görünmüş.. Perişan vaziyette.. Yorgun, bitkin.. Dağılmış.. Tüyleri yer yer yolunmuş..

"Hayrola, ne oldu" demiş, Şef ördek..

"Bir şey yok" demiş, Temel Ördek.. "Kaza geçirdim!.."

Bu kadar!..


Üç farklı müzik!..

Hasan Cihat Örter'i, Ahmet Kurtaran tanıtmıştı bana.. Doğan Canku, açtığı müzik okulunun işlerine gömülüp Modern Folk Üçlüsü'nü benim kalbime sorarsanız geçici olarak bırakınca, yerini Hasan almıştı..

"İnanılmaz bir yetenek" diyordu Ahmet..

Bu inanılmaz yeteneğin Re-Formation adlı çalışmasını Melih Ayraçman kapmış, Sony Müzik'ten çıkarmış.

Hasan musikimizin artık klasikleşmiş saz eserlerini yeniden şekillendirmiş. Re-forme etmiş yani..

Dünya duysun, dünya dinlesin diye..

Hani Atatürk 1931'de Meclis'i açarken söylemiş, hatta emir vermişti ya, "Musikimiz çağdaş ve evrensel müzik anlayışı içinde yeniden ele alınsın" diye.

Hasan'ın yaptığı o.. 25 yıl önce Modern Folk Üçlüsü'nün, folkta ve alaturkada yaptığının bir başkası..

"Nihavent, şehnaz, mahur, rast ve hicaz makamlarının alt yapılarına sağlam bir ritm döşedim ve çok seslendirdim" diyor Hasan..

Dünyaca ünlü Deep Forest Grubu'nun yaratıcısı Frederick Rebe de dinleyince bayılmış. "Bu dünyaya pazarlanmalı" demiş. Sony onu yapıyor işte..

Hacı Arif Bey, Tamburi Cemil Bey, Santuri Ethem Efendi, Sadi Işılay gibi ustaları, "Re-Forme edilmiş" dinlemeyi bir deneyin..

* * *

İstanbul'daki konser fiyaskosundan sonra, Julio Iglesias'ı bir daha dinleyeceğimi pek düşünmüyordum. Ama önceki yılın sonunda bir Beethoven söyledi.. Hani o 9. Senfoni'nin koro bölümünü, Schiller'in Neşeye Çağrı şiirini tek başına seslendirdi. Günde bir kez dinlemezsem işim rast gitmiyor.. Böyle bir coşku, böyle bir neşe olmaz..

Geçen yılın sonunda da (Yani iki hafta evvel) Tangolar söyledi..

Gelmiş geçmiş en erotik dans Tango birdenbire yeniden moda oldu dünyada..

George Bernard Shaw'nun bakıp bakıp da "niye ayakta" diye sormasından mülhem "Yatay bir tutkunun dikey ifade edilmesi" diye tanımlanan Tango dansı, ardından muhteşem bir müzik koleksiyonu da getirmişti. Julio şimdi bu koleksiyondan en güzel 12 örneği seçmiş.

Hayır, nostalji değil.. Güncel.. Tango gene güncel ya, unutmayın..

* * *

Rengin, Sezen Aksu fabrikasının son ürünlerinden.. Çıkardığı albümdeki ilk üç şarkı "Sezen" etiketli zaten.. Klibi de yapılan "Aldatıldık" albümün lokomotif parçası bizce.. Gene Sezen'in "Yanıyom, Ölüyom"u, klasikleşecek, hiç şüpheniz olmasın.

Albümdeki Rengin besteleri, Osmanlı ve Penceremin Önünde, Akdeniz ve Ege motifleri taşıyor. Bunlara bakıp, Rengin'in yakın gelecekte iyi bir besteci olacağını söylemek mümkün. Gitmek Kolay da harika bir çalışma..

Rengin'i bir dinlemenizi tavsiye ederim.


Lider!..

Cüneyt Koryürek'in derlediği "Liderler" konulu ajandadan yaptığım alıntılar büyük yankı uyandırdı.. Kesip saklayan, kesip oraya buraya fakslayanların sayısı bana ulaşan haberlere göre çok büyük..

Aslında, ajandanın girişinde "Liderlik" üzerine yazılmış çok güzel yazılar da var.. Ordan da alıntılar yapacağım, zamanı gelince..

Bu gerçekten çok güzel ajandayı hazırlayan Arçelik, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin liderler dışındaki tüm üyelerine birer tane göndermeli mutlak, baş uçlarından eksik etmesinler diye..

Lider sultasında yıllardır körü körüne el kaldıranlar, belki gerçek "Lider"in ne olduğunu görürler.

Niye liderlerin kendilerine göndermesinler peki..

Onlar her şeyin en iyisini bildiklerine inandıklarından fena halde alınırlar da!..


Hoş geldiniz!..

Hoş geldiniz, yeni cezalara, sizler, Sayın Uyanıklar..

34 TSA 59..

34 JIN 06..

34 FD 532..

34 RS 875!..

E-5 yolunda, Bakırköy'den Haliç Köprüsü'ne gelirken, tünel yaklaşımında trafik her zamanki gibi tıkalıydı ve siz her zamanki gibi sırasını beklemeye razı olmayıp, emniyet şeridine dalan uyanıklar arasındaydınız. Başkaları da vardı, yığınla, ama ben sadece sizin numaralarınızı belirleyebildim. Kem talih piyangosu işte..

Aslında, İstanbul'da E-5 ve TEM'in hangi noktalarında trafiğin ne zaman tıkandığını herkes biliyor. Trafik Denetim de biliyor. Oraya araba bile gerekmez. Elinde telsizle bir sivil görevli koysalar, devlet bir süre milyarlar kazanır bu yeni cezalarla.. Denetimin ciddi ciddi yapıldığı duyulunca da, emniyet şeritlerini korumak için, o yüz karası plastik engelleri enine enine koyma gereği kalmaz!..

Bu arada, Trafik Denetleme Şube Müdürü Ahmet Kocabal'a teşekkürler..

Minibüste yolcusunun parasının üstünü tam vermeyip, bir de hakaret eden sürücüyü bulmuşlar.. 1 gün çalışmaktan men, 990 bin para, 30 puan da indirim cezası vermişler.

Ellerine sağlık.


Bizim Duvar

Canım Türkiyem kapak topla!.. Hükümet pislikleri bir türlü kapatamıyor...

**

Cep İbo'ları ne zaman piyasaya çıkacak acaba?

Hakan/Utku


Sevdiğim laflar

"Yaşamın en büyük dramı insanların yok olması değil, sevmekten vazgeçmeleridir."

W. Somerset Maugham (Teşekkürler Akgünen)


Rahibe!..

Arabasını Sydney kentinin kenar mahallelesindeki otoparka park etmeye çalışan bir rahibe, bir kenarda uyuyan bir zavallı gördü. Arabasının bagajında bir battaniye vardı, onu adamın üzerine örttü.

Ertesi sabah geçerken, adamın gene orada olduğuna dikkat etti. Yanına gitti, adamın fena halde ateşi vardı.

Hemen bir taksi çağırdı, şoföre 5 dolar verdi ve adamı hastaneye götürmesini söyledi. Kendisi de arabasına atlayıp, kentin merkezindeki işine yetişti. Tam arabasından inerken havadan uçarak gelen bir kağıt parçası şapkasına çarpıp önüne düştü. Rahibe eğilip baktı. Kağıt parçası, bir 5 dolarlık banknottu.


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır) YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.