kapat

09 OCAK 1997 PERSEMBE

Adem ile Havva'nın nikahı mı vardı?

Herşey izafi, öz Türkçesiyle "göreceli"...

Mesela bir kuzenim aşık olduğu Belçikalı kızla evlilik akdi imzalamadan çocuk yaptığında, Türk büyükanne iki gözü iki çeşme hocaefendisine koştu.

Kaadiri tarikatından Galatasaray mezunu hocaefendi büyükanneye "Ne üzülüyorsun" diye çıkıştı ve "Adem babamızla Havva anamızın nikahı mı vardı?" diye sordu.

Din adamının bu hoşgörüsü bana oldukça gerçeküstü geldi, ama daha da iyisine geçenlerde tanık oldum. Bir mevlide katıldım ve Voltaire'den bahsedildiğini duydum.

Vaazı veren hocaefendi, bilgiyi yücelten konuşmasında ünlü tanrıtanımazlardan Voltaire'den bahsediyor ve "İnanmamak da en az inanmak kadar bilgi ister" diyordu.

Tesadüf, bu da bir Kaadiri mevlidiydi.

***

İmtiyazsız sınıfsız, kaynaşmış bir toplum olmak söylendiği kadar kolay olsaydı, dinde bu kadar çok ayrışma olmazdı...

"Türkiye'de kaç tarikat var?" sorusuna "Sayısını Allah bilir, hatta biz sayarken de birkaç tane çıkabilir" yanıtını vermişti Abdülbaki Gölpınarlı.

Gerçi Türklerin imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir toplum olduklarına dair cumhuriyet inancını, ümmetin farklı olmayan bir kitle olduğunu söyleyen İslam ideolojisine bağlamak da mümkündür.

Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bu tür bir ilişki olduğunu söylemişti Şerif Mardin, Din ve İdeoloji adlı kitabında.

***

Fadime konuştukça Türkiye'nin tarikatlara olan ilgisi günışığına çıkıyor.

Dolup taşan dergahlar, üniversiteli genç müridlerler... Kapalı ve tutucu çevrenin diskoya gidemeyen çocuklarının cinlerle dansı...

Tarikatların temeli tasavvuftur, kurumlaşmış şekliyle de Sufilik.

Türklerin İslamiyet kurallarına uyum güçlüğü çekip, yoruma açık olan bir yöne yani tasavvufa kaymaları ise çok eski. Kolay benimsememişler Orta Asya Türkleri İslamiyetin kadın erkek ayrılığı, şarap yasağı gibi kurallarını...

Şaman inançlarına en yakın yoldu sufilik...

Osmanlı İmparatorluğu'nda Yeniçeri Ocağı ve esnaf odaları gibi belli kuruluşlar belli tarikatlara bağlandı. Tarikatlar devlet içinde güç kazandılar. Hatta partileştiler. Resmi kuruluşlarla bağlantı sağlandıkları oranda da sosyal etkileri artıyordu.

***

Laik Cumhuriyet tekkeleri ve zaviyeleri kapattı.

Fakat işin aslı o ki ne tarikatlar devletten, ne de devlet onlardan kopabildi.

Mesela Turgut Özal, Nakşi idi...

Bugün pek çok milletvekili tarikatların desteğini alıyor. İşadamları ve siyasetçiler için bir tür klüp ve referans müessesesi görevini görüyor tarikatlar ve Fetuhllah Gülen'in ki gibi cemaatler.

***

Tarikatların özü, din devleti taassubuna karşı bir özgürlük arayışıydı.

20'inci yüzyılın sonunda laik Türkiye'de yaşayan gençlerin bir bölümü özgürlük arayışlarını mahalle arasına kurulu ne idüğü belirsiz dergahlarda sürdürmekte ve cinlerle dans etmekte...


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır) YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.