kapat

07 OCAK 1997 SALI

Hıncal Uluç


Bir dostun ölümü..

"Çok fena.. Çok fena bir haber" diyordu, Aykut Hamzagil telefonda.. "Çok fena bir haber bu.."

Pırıl pırıl bir Ortaköy sabahıydı.. Kahvaltı için Ertekin'e inmiştim.. Ertekin yoktu bermutad.. İşe geç kalan işçilerine kıyameti koparır, ama kendisinin daha bir gün zamanında geldiği görülmemiştir. Onu beklerken çaldı telefon işte..

"Demir" diyebildi Aykut..

"Ne olmuş Demir'e" diye bağırdım..

"Ölmüş" dedi, Aykut..

"Kalp mi, kaza mı" diyebildim ben..

"Kalp" diyebildi Aykut..

Daha 15 saat önce beni aramıştı Demir, Cuma gecesi Ertekin'den.. "Yemeğe dört kişilik yer ayırttım. Ertekin'i de al, gelin" diye..

Mustafa Hoca ile buluşacaktık. "Benim bir randevum var. Hele Ertekin gelsin, konuşuruz" demiştim.

"Gelin gelin.. Ben yerlerinizi iptal etmiyorum" demişti. Ertekin geldi..

"Bırak iki sevgili başbaşa yemek yesinler, maydanoz olmayalım" dedim..

Duygu'sunun gencecik ölümü çok yıkmıştı Demir'i.. İçkiyi iyice arttırmıştı..

"Etme Demir" dediğimde, "Bana 15 gün daha izin ver, üzerime gelme" demişti..

İçkiyi fazla içiyordu.. Üzerine de Ertekin gidiyordu kavga döğüş.. Bir de ben gidiyordum, iyilikle.. Ertekin'i hiç dinlemiyordu. Beni bir ara dinler gibi olmuştu..

Bir gün geldim baktım, Ertekin'le gene kanlı bıçaklı olmuşlar nerdeyse.. "Sana ne.. Size ne.. Öleceksem ben öleceğim" diye bağırıyordu Demir..

Yanına oturdum.. "Bak Demir" dedim.. "Öleceksen sen öleceksin doğru.. Ama sen ölünce, senin için her şey bitecek.. Sen gideceksin, biz kalacağız. Yaşadığımız sürece acını çekeceğiz.. Yaşadığımız sürece, 'Bir şey yapamazmıydık, daha az içiremez miydik' diye vicdan azabı çekeceğiz!.. Onun için 'Size ne' demeye hakkın yok.."

Yerinden kalktı, boynuma sarıldı.. "Beni ne kadar çok sevdiğinizi şimdi anladım.. Haklısınız" dedi..

Azalttı bayağı.. Ama Duygu'nun gencecik ölümü yıktı onu yeniden..

Fransa'da bir kaplıcası vardı. Oraya giderdi, kendini yenilemek için.. "Bana 15 gün izin ver" dediği oydu işte.. Gitti.. Öyle sağlıklı, öyle neşeli döndü ki.. Yılbaşı gecesi, yeni yılı Ertekin'de birlikte karşıladık..

Perşembe akşamı, elinde bir Posta Gazetesi ile neşe içinde girdi Ertekin'e gene..

"Gazeteler bazen de doğru yazar" dedi..

Elinden gazeteyi kaptım.. "Demir Ural nihayet evleniyor" diye yazıyordu, gazete..

Anlattı.. Ahu'yu bulmuştu. En geç Nisan'da evlenmeye kararlıydı.. "Nerede yapalım düğünü" dedi.. "Benim gibi yap" dedim.. "Git dünyanın en güzel bir yerinde evlen. Dön 'Ben evlendim' de.."

"Bana hava hoş ama, genç kız, bir görkemli düğün ister" dedi.. "Öyle bir yerde öyle bir düğün yapmalıyız ki, yer yerinden oynamalı.."

Yeri yerinden oynattı.. Düğünü ile değil, ölümü ile..

Adam 48 yaşında ölür mü? Hem de böyle aslan gibiyken.. Hem de böyle, mutluluğu nihayet ucundan tutmuşken..

Telefonu kapadım.. O masada kalamadım.. Müşteriye verilmesi yasak masaydı o, Ertekin'de.. Hep rezerve idi.. Demir'e ve bana.. Dışarı çıktım.. Ertekin'in hemen karşısındaki eski evi satın almıştı Demir.. "Burayı kendimize göre yaparız" diyordu.. Restorasyon için tüm işlemleri tamamlıyor, günü gününe de bana haber veriyordu.. O eski eve baktım.. Baktım.. Ortaköy'de de kalamadım.. Eve attım kendimi.. Ağlamak için.. Ağlayabilmek için..

Yalnız başına ağlamak bile zor..

İnsan çok sevdiği birini kaybedince, başını koyacak bir başka çok sevdiği omuz arıyor.. Acını hisseden ve çağrılmadan gelen birini..

Hiç kimse gelmedi..

Demir'i o zaman daha iyi anladım.. Kalabalık içinde yapayalnız olmanın ne olduğunu bir daha anladım..

Ağladım.. Ağladım..

Demir'e mi?.. Kendi yalnızlığıma mı?..

Bilmem!..


Hey gidi koca adam.. Koca dost!..

Gazeteci dostum, Sadık Narin kanser ameliyatı için Tokyolara gitmiş.. Ama para yetmiyor.. Köşemde bir kampanya açtım. 25 bin dolar toplamam gerek. Durum acil durmadan yazıyorum.. Bir öğlen Ertekin'de Demir oturdu yanıma gene.. "Kaç parası eksik" dedi, damdan düşer gibi.. "Kimin" dedim.. "Durmadan yazıyorsun ya, arkadaşın hastaymış, onun işte.."

"Bilmem" dedim.. "Yarın İzmir'e bankaya sorarım.."

"Öğren beni ara" dedi..

Öğrendim.. "15 bin dolar toplanmış, 10 bin daha lazım" dedim..

On dakika sonra aradı beni.. "Arkadaşının artık eksiği yok, merak etme. Kampanyayı da kapa.. Aman benden de bahsetme" dedi..

On bin doları derhal çıkarmıştı.. Bir milyar lira yani.. Arkadaşının arkadaşı için..

Böyle adamdı Demir.. Böyle dost.. Bir tane daha böylesini tanıyan varsa, bana haber versin.. Hayattaki en büyük dostumdu benim.. Sade benim değil, herkesin büyük dostuydu. Tanrı onu "büyük dost" olsun diye yaratmıştı çünkü.. Niye erken aldı peki?

Bir gün gene Ertekin'de oturuyoruz.. Karşıdaki kumpircilere çay götüren bir çaycı var. Yaşlıca bir adam.. Tam önümüzde ayağı takıldı, düştü.. Elindeki çaylar dağıldı. Beş tane kadar bardak da kırıldı. En ucuzundan, en adisinden çay bardakları bunlar..

Yaşlı adam hüzünle doğrulurken, Demir "Buraya gel amca" dedi, adama..

Çıkardı cebinden bir 100 dolar uzattı.. 10 milyon lira..

Ertekin güldü..

"Şimdi Ortaköy'ün bütün çaycıları gelip gelip burda kendilerini yere atacaklar" diye..

Ben hayatımda karşılıksız, ama gerçekten karşılıksız vermekten bu kadar keyif alan bir "Adam" daha tanımadım.

Yıllar önce çağırmıştı beni.. "Gömlek bölümünü kapıyorum.. Senin gömleğe merakını da biliyorum. Gel kumaşını seç, sana ısmarlama gömlek yapayım. Demir Ural gömleği yaptırman için son şansın bu" dedi..

Dört gömlek yaptırdım.. Demir'e de "Bunlar artık antika değerinde.. Çok az giyer, hayat boyu saklarım" dedim..

Demir'den hep saklanacak o kadar çok şey var ki..

Anılar hele.. Aslında yalnızlığını ve mutsuzluğunu gizlediğini çok iyi bildiğim neşesi ve etrafı kahkahaya boğan sohbeti ile neler anlatırdı, durmadan.. En sonunda en gevrek kahkahayı da kendisi basarak..

Çok sevdikleri bir ortak arkadaşları, Ferda Kahraman ölmüş.. Ertekin cenazeye gelmemiş.. Demir aramış akşam, "Nerdeydin" diye..

"Yaaa" demiş Ertekin.. "Ayıp oldu adama yahu.."

"Biz de Ertekin'in cenazesine gitmeyiz be Demir" dedim, gülerek..

"Bu papaz var ya, bu papaz" dedi, Demir.. "Bu hepimizi gömer, sen merak etme.."


Feminizmin "F"si!..

Türk feministlerinin günlük yayın organı Melodi, "96'nın Elli Kadını"nı seçmiş..

Sporda seçtiklerini ben ilk kez duydum. Dinarsu Bayan Futbol Takımı ve bisikleti ile dünyayı dolaşan Hülya Koç..

Bu benim ayıbım..

Dünya rekorları kıran, Olimpiyatlar'da harikalar yaratan Türk Bayan Okçuluk Milli Takımı'nın üç pırlantasının farkında dahi olmayışları da onların ayıbı..

Bari bir bilene sorsalardı!..


Bana gelenler!..

"Mesleğim icabı bir Tıp Doktoru olarak sizin Ali Şen hakkındaki düşünce ve ifade tarzlarınızı, kusura bakmayın ama 'Paranoyakça' buluyorum."

Dr. Gürbüz Tamay

Üroloji Uzmanı (!!!!!)

* * *

"Ben Fenerbahçe için Almanya'dan kalkıp maçı izlemeye gelmiştim. Artık tutmuyorum. Çünkü Ali Şen gibi ne iş yaptığı belli olmayan rantçı bir başkan istemiyorum. Ben Fenerbahçe'yi Canlar, Lefterler için tutuyordum. Ali Şenler için değil."

Mert Cem Pir

(Sade vatandaş!..)

* * *

"Bacağına gelen bir mermi ile yazacaklarından vazgeçen senin gibi korkaklar, Fenerbahçe hakkında konuşma hakkına nasıl sahip olabilirler, Sevgili Zavallı?"

(Adını yazmaya korkan bir mangal yürekli)


Bizim Duvar

O kadar çok kan tutardı ki... Kendi sünnetine bile gidemedi...

**

Ünlülerin telefon numaraları: Graham Bell: "1"

Hakan/Utku


Sevdiğim laflar

"Bir insan söylediği şeylerden çok, söylemedikleriyle insanlaşır."

Albert Camus


Karadeniz'den

Yeşilaycıların düzenledikleri maçın duyurusunda "Yenen de yenilen de alkolsüz kutlama yapacak" yazısını görmüş kaptan Temel.

"Çocuklar, bu maçı berabere bitireceğiz göreyim sizi."


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır) YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.