kapat

3 OCAK 1997 CUMA

Siverek'te her şey Bucak

Bucak Aşireti'nin adı Susurluk kazasından sonra bir kez daha gündeme geldi. Ancak bu kez konuşulan aşiretin PKK'yla olan savaşı değildi. Bucaklar'la ilgili olarak her gün yeni bir iddia ortaya atılıyordu. Bu iddiaları araştırmak için aşiretin üssü konumundaki Siverek'e gittik. Bölgede Bucaklar'dan izinsiz kuş uçmuyordu.

Toplumbilimcilerin kan ya da akrabalık bağıyla birbirlerine kenetlenen, göçebe ya da yarı göçebe olarak tanımladığı aşiretler, günümüzde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da hâlâ varlığını sürdürüyor.

Bu aşiretler, mensuplarının sayısına ve yerleştikleri bölgenin özelliklerine göre çok etkin olabildikleri gibi çoğu zaman isimleri bile duyulmayabiliyor. Bu yazı dizisinde, aşiretlerin bilinmeyen yönlerini bulacaksınız. İlk sırada ise, Susurluk'taki kazadan sonra adından sıkça sözedilen Bucak Aşireti var.

Bucaklar'ın adı ilk olarak 1979'da gündeme geldi. Güneydoğu'da örgütlenmek için aşiretlerden yararlanmayı planlayan PKK, o zaman liderliğini Mehmet Celal Bucak'ın yaptığı Bucaklar'ın kapısını çaldı. Bucaklar'ı ikna edemeyince onları öldürmek istediler. Sonra da Bucaklar ile PKK arasında, kan davası benzeri bir savaş başladı.

İlginç iddialar

İşte Bucaklar'ı kamuoyuna tanıtan da PKK terörü oldu. PKK'yla savaş için gönüllü olarak koruculuğa soyunan Bucak Aşireti'nin nasıl bir yapılanma içinde olduğunu gözlemlemek için, Bucaklar'ın üssü konumundaki Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinin yolunu tuttuk. Çünkü, Susurluk'la ilgili her manşet dönüp dolaşıp DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a, aşiretine ve Siverek'e dayanıyordu.

Elimizdeki notlarda neler yok ki. İddialara göre, Siverek ve çevresi uyuşturucu yapımında kullanılan kenevir tarlalarıyla doluydu. Uyuşturucu pazarı buradan yönetiliyordu. Bucaklar koruculuk sayesinde milyarder olmuştu. Hatta tüm Siverek Bucaklar'ın hakimiyeti altında olduğu için devletin aradığı kanun kaçağı Alaattin Çakıcı bile burada saklanıyordu.

İşte tüm bu sorulara yanıt almak için yoldayız. Ama duyumlar kötü. Bucaklar, basın mensuplarının bölgeye girmesini yasaklamış. Hatta geçen hafta Siverek'te Arena ekibi dövülmüş. Ekiptekiler canlarını kurtarmak için Kaymakamlık'a sığınmışlar.

Boşaltılan köyler

Yol boyunca yanmış yıkılmış köyleri geride bırakıyoruz. Birçok köy Güneydoğu'nun çamuruna batıp yok olmuş gibi. Diyarbakır-Siverek yolunda 10 köy haritadan silinmiş. Önceki gelişlerimizde yol kıyısından bize el sallayan çocuklar artık yok. Sanki Diyarbakır daha karamsarlaşmış...

Her adımda rasladığımız mehmetçiklerin yerini, derme çatma yapılan kulübelerde nöbet tutan korucular almış. Solmaya yüz tutmuş yırtık, çamurlu asker-avcı karışımı giyisileri ile yol boyunu onlar tutmuşlar. Yırtık lastik ayakkabıları ile soğuğa dayanmaya çalışıyorlar.

Siverek girişindeki korucu ise görülmeye değer. Özel Tim'e taş çıkartırcasına özenle giyinmiş. Elinde telsiz, ütülü giysileri ile çakı gibi. Yeni giysiler göz kamaştırıyor. Arabamızı durdurup niye geldiğimiz soruluyor. Gazeteci olduğumuz anlaşılınca telsizle ilçeye haber veriliyor.

Siverek'e yaklaştıkça yeni binalar görüyoruz. Binalar arasından geçerek ilerliyoruz. Büyük siteler ve iki katlı evler Güneydoğu mimarisinden çok uzak, Bodrum'u anımsatıyor. Siverek girişi yepyeni bir dünya. Şaşırmamak elde değil. Arabamız görkemli belediye binası önünde duruyor.

"Atın bunları"

Ankara'dan Sedat Bucak'ın danışmanı Cengiz Türkmen'i arayıp Siverek'e gitmek istediğimizi söyledik. Türkmen "Gidebilirsiniz, sizinle görüşürler. Belediye Başkanı Hüseyin Çelebi hala oğlu olur, kardeşi Ahmet'e de ben haber veriyorum" dedi.

Biz de ilk olarak Belediye Başkanı'nı ziyaret etmek istedik. Siverek'te sokakta Başkan Çelebi ile karşılaştık. Yol boyunca dükkanlarda bulunanları tek tek selamlayan, eline yapışıp dert anlatanları dinleyen Çelebi, karşısında bizleri görünce yüzündeki gülümseme dondu kaldı.

"SABAH Gazetesi'nden geliyoruz. Sedat Bucak'ın danışmanı Cengiz Bey size haber verecekti" demeye kalmadan, kendimizi korumaların arasında bulduk. Başkan Çelebi, "Atın bunları, atın" diye emir veriyor. Bir anda kapı dibinde alıyoruz soluğu. Başkan bağırdı ya iten itene. Kurtulmak için çırpınıyor ve Başkan'a dert anlatmaya çalışıyoruz: "Ama Başkan bizi Cengiz Türkmen yolladı."

Başkan'dan Türkmen'e yönelik okkalı bir küfür ile karşılaşıyoruz. Ne kadar dirensek olmuyor. İki çay ısmarlayıp yolu gösteriyorlar. Son umudumuz kardeş Ahmet Bucak.

Polis uyarıyor

Hakan ile Siverek çarşısında gezinmeye başladık. Amacımız, hem ilçe içinde biraz fotoğraf çekmek, hem de esnaftan Bucaklar hakkında bilgi toplamak.

Çarşıda meraklı bakışlarla dolaşırken karakolun önüne geldiğimizi farkettik. Kapıdaki polisler yanımızda bitiverdiler. Daha doğru dürüst açıklama bile yapamadan gözaltına alındık.

"Suçumuz ne?" diye sorduk. Aldığımız yanıt ilginçti: "Hiçbir suçunuz yok. Sadece başkomiserim sizinle görüşmek istiyor."

Önde ben, arkada Hakan, bir polis memurunun eşliğinde hızlı adımlarla Siverek Emniyet Müdürlüğü'ne gittik. Hemen başkomiserin odasına alındık. Rahat tavırlar içindeki başkomiser "Çarşıda fotoğraf çekiyor muşsunuz? Doğru mu?" deyince hemen yanıtlıyoruz:

"Evet. SABAH Gazetesi muhabirleriyiz. Buraya Siverek ve Bucak Aşireti'yle ilgili haber yapmaya geldik. Ahmet Bucak öğleden sonra DYP İlçe Binası'na gelecekmiş. Onu bekleyene kadar çarşıda dolaşalım dedik."

Bu yanıttan pek tatmin olmadığını anlaşılan başkomiser telefona sarıldı ve Siverek Emniyet Müdürü'nü aradı. Telefondaki diyalog aynen şöyleydi:

"Ahmet ağam"

"Müdürüm, gazeteciler Ahmet ağam ile röportaja gelmişler, haber verelim mi?" Belli ki yanıt olumsuzdu. Telefonu bana uzattı. Müdür ile yaptığım görüşmede, Ankara'dan izin aldığımızı, bir anlamda randevulu geldiğimizi söyleyince, yanımıza koruma verileceğini söyledi. Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin toprakları içinde vatanımızın bir parçası olan Siverek'te korumayla gezecektik. Koruma amaçlı polis memurları bizi ne PKK'dan, ne peşmergelerden, ne de teröristlerden koruyacaktı... Bizi sadece Bucak Aşireti mensubu, fanatiklerden koruyacaklardı.

Korumaları geri çevirdik ve izin isteyip çarşı gezintimize devam ettik. Bazı esnaflar, "Ah ağbi, bird e bizi dinleseniz. Neler anlatırız neler" diyerek yanımızdan uzaklaşıyordu. Ama o kadar. Hiçbiri konuşmaya yanaşmıyor, Bucak Aşireti ile ilgili bir şey söylemiyordu. Bir şeyler sormaya kalktığımızda ise "Allah Bucaklar'dan razı olsun. Onlar olmasa burası PKK yuvası olurdu" diyerek çeşitli övgülerde bulunuyorlardı.

Gerçekten Siverek diğer ilçelere hiç benzemiyordu. İki katlı yapılar. Dev binalar ve modern dükkanlar göze çarpıyordu. Bu binalar kimin, bu inşaatları kim yapıyor sorularımız hep yanıtsız kalıyordu. Bize verilen yanıtlar hep kısaydı. Sorulara alınan yanıtlar hep aynı: "Allah Bucaklar'dan razı olsun."

Dönüp dolaşıp her sorunun yanıtı buraya geliyordu. Zaten oturup soru sormanın, sohbet etmenin de olanağı yok. Ya polis geliyor ya da asker.. İki dakikada bir gözaltına alınıyor ve derdimizi anlatıp serbest bırakılıyoruz.

Telsiz anonsları

"Daha yeni gözaltına alındık" diyoruz. Dikkatimizi çeken tek bir şey vardı. O da Ahmet Bucak'tan ne zaman söz edilse, onun adını asker dahi ağzına alsa "ağa" kelimesinin geçmesiydi. "Ahmet ağama gidecekler. Ahmet ağam bekliyormuş" sözleri hep telsizden duyuluyordu.

Çarşıdaki gezimiz sırasında, lafla sataşmalara da maruz kalıyorduk. En çok sataşma ise "Bak satılmış basın gelmiş. Aşiretimizle uğraşacağınıza PKK ile uğraşın" sözleriyle oluyor.

Bucak Aşireti'nin ikinci adamı Ahmet Edip Bucak'la Siverek'te cadde ortasında tesadüfen karşı karşıya geldik. Yanında 20 kişilik bir grupla DYP Binası'na doğru giden Bucak'ın peşinden koşarak "SABAH'tan geliyoruz. Sizinle görüşmek istiyoruz. Münkünse birkaç sorumuz var. Yanıtlar mısınız?"

Ama ne fayda... Ahmet Bucak, olanca kibarlığı ile bizi geri çeviriyor. Gözüm korumalarına takıldı. Titriyorlardı. Ahmet Bucak'ın bir kelimesi ile bizi öldürebilirlerdi. Hakan'ın ve benim yoğun ısrarlarına dayanamayan Ahmet Bucak, nihayet bizi 20 dakika sonra, makamında ağırladı. DYP Binası'na girdiğimizde adım atacak yer yoktu. Sorunu olanlar binanın koridorlarını doldurmuş, Ahmet Bucak'tan bu sorunu çözmesini istiyordu. Kimi karısının doğumu için gelmişti, kimiyse köydeki suyunun açılması için. Köylünün derdi bitmiyordu. Komikti ama nüfus kağıdını kaybeden bir köylü bile ondan yardım istiyordu.

Ceket ve şalvar

Ahmet Bucak üstünde ceketi, altında şalvarı ile tam bir ağa görünümündeydi. Ama bir o kadar da mütevazi davranıyordu. Tek tek sorunlarla ilgileniyor ve not alıyordu. Ahmet Bucak bizden sorularımızı yazılı vermemizi istedi. Nedenini ise "Hem yazılar çarpıtılıyor, hem de kendimi tutamıyorum. Şimdi konuşulmayacak çok şey var. Sinirlenip ağzımdan kaçıracağım diye çekiniyorum" diye açıkladı.

Sürekli olarak kendilerine haksızlık yapıldığını söyleyen Ahmet Bucak "Bizi yargılayanlar tarihimize baksınlar, ASALA nedir bilsinler. ASALA ile PKK'nın birleşmenin eşiğine geldiği günleri hatırlasınlar. O zaman bizleri kimler aramıştı. Bunu ancak biz biliriz" diyor.

Sonra aşiretin tarihini anlatıyor. Kurtuluş Savaşı'nda Fransızlar'a karşı girişilen direnişten söz ediyor. Sorulara ise mümkün olduğunca ölçülü yanıt vermeye çalışıyor. Bazı soruları ise yanıtlamıyor ve "Ağabeyim Sedat'ı ilgilendirir" demekle yetiniyor.

Kardeş Bucak da Çatlı'yı tanıyor

DYP Siverek İlçe Başkanı Ahmet Edip Bucak, ağabeyi Sedat Bucak'tan sonra aşiretin ikinci adamı. Bucak, aşiretle ilgili sorularımızı yanıtladı:

- Aşiretinizin nüfusu ne kadar? Ne kadarı korucu?

- Şu anki nüfusu tahmin etmek zor. Siverek'te yaşayanlar 50 bin kişi. Birçoğu Türkiye'nin çeşitli illeri göç etmiş. Bu da yaklaşık 200 bin kişi demek. Siverek biri merkez nahiye olmak üzere, 620 yerleşim ünitesinden oluşuyor. Bu yüzden Siverek ilçesi tek başına ülkemizdeki 8 ilden büyüktür. Aşiretimizin 67'si paralı olmak kaydıyla diğerleri gönüllü toplam 669 korucusu var. Gönüllü korucuların hepsi de maaşlarını kendi elleriyle alıyorlar. Maaşları kişi başına 13 milyon 358 bin lira. Hal böyleyken bizim 130 milyar lira aldığımız söylentileri tamamen yanlıştır.

Çatlı Reis

- Abdullah Çatlı ile aşiretinizin bağlantısı nedir?

- Ben Çatlı'yı, milletvekilimiz Sedat Bucak'ın arkadaşı "Reis" olarak tanıdım. Çatlı'nın aşiret ile herhangi bir yakınlığı yok.

- Siverek için "Bucakistan" denildi. Siz ne diyorsunuz?

- Siverek'i "Bucakistan" olarak yorumlayan basındır. Bu da ön yargıdan kaynaklanıyor.

- Devlet aşiretinizi kullanıyor mu?

- Bu sorunuzun ziyadesiyle yanlı olduğuna belirtmek istiyorum. Devlet ortaya atılan bu konuyu incelemektedir bu konuda gereği ne ise onu yapacaktır. PKK insanlarımızı öldürecek, öğretmenlerimize saldıracak, beşikteki yeni doğmuş çocuklarımızı katledecek, insanları topraklarından göçe zorlayacak, bizlere de bu canilerle mücadele ettiğimiz için "Devlet aşiretleri kullanıyor" diyeceksiniz. Hayır efendim biz gönüllüyüz. Biz mücadeleden yılmayız. Biz bu günler için varız. Yurdumuz için ölmeye de, savaşmaya da hazırız. Bizler Bucak Aşireti olarak 1978'den beri PKK'yla mücadele halindeyiz. Bucak Aşireti, yaptığı mücadele karşısında devletten herhangi bir şey talep etmemiştir. Aynı şekilde PKK'nın legal kolları olan bazı organize grup ve derneklerin temiz toplum adı altında, yıkıcı faaliyetlerini hayretle izliyorum.

YARIN: Beritan aşireti


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır) YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.